Putin'in gözü Orta Doğu'da mı!
Türkiye'nin sınırlarını geçen uçağı düşürmesi üzerine Rusya'nın sert tepkilerinin yanı sıra Orta Doğu'da bir "ham hayal" peşinde olduğu öne sürülüyor.
Önce, Lazkiye Üssü'nün yanı sıra Suriye'de bir kara parçasını istila ederek, Türkiye'ye saldırmayı planlayan Rusya'nın bu dehşet verici ve sinsi planının şimdiden Orta Doğu'da sarsıntılara ve korkuya neden olduğu sanılıyor.
Oysa zaten çatışmalar içinde ki Orta Doğu'nun artık yeni savaşlara tahammülü bulunmuyor.
Gerçekten de, "Mağrip'ten Maşrık"a dek, sadece coğrafi değil, siyasi olarak da gizemini koruyan, pek çok meçhullerin, karmakarışık ilişkilerin, sorunların, dostlukların, ihanetlerin, çatışmaların hüküm sürdüğü Orta Doğu; her şeye rağmen, kalan cazibesini korumak veya sürdürmek istiyor.
Tarih boyu, silahların susmadığı, kalıcı barışın sağlanamadığı bölgenin "petrol" zenginliği, zaten çekim merkezini oluşturuyor.
Bütün peygamberler Orta Doğu'dan
Böylesine sosyal, tarihsel, ekonomik, stratejik konuma sahip Orta Doğu aynı zamanda bir "bataklığı" andırıyor.
Sanki, pimi çekilmiş bombalar, "Mağrip'ten Maşrık"a kadar "patlama" anını bekliyor.
Öldüren de "Allahuekber" diyor, ölen de "Allahuekber" diye haykırıyor.
Orta Doğu'nun çoğu sakinleri Yüce Allah'a inanmaktan şeref, gurur ve coşku duyuyor.
Fakat, O'na sığınarak ve yüce adını anarak öldürülmenin veya ölmenin izahı zor oluyor.
Üstelik, Orta Doğu topraklarını bütün Peygamberlerin şereflendirmesine rağmen, bir türlü huzur, sükun ve asırlardır kalıcı "barış" bir türlü sağlanamıyor.
Orta Doğu'nun coğrafyası da karmakarışık bir görünüm sergiliyor.
Vahalar seraplara karışıyor.
Kumların örtemediği çirkinlikler "öbek öbek" sırıtıyor.
Sessizce kümeleşiyor.
Gündüz kızgın olan kum, gece serinliyor.
Kum ve gecenin cömertliğine rağmen, zaman zaman türlü çirkinlikler kendini gösteriyor.
Aynı soydan-soptan gelen, aynı dini paylaşan insanlar aynı veya ayrı ayrı ülkelerde birbirlerinden ayrı ve zaman zaman "düşman" olarak yaşıyor.
Ne var ki "mutluluk" dolu bu yaşantının ucunda çoğu zaman, anlaşmazlık ve kargaşa yatıyor.
Her şeyden önce, "radikal Şii" saldırıları korkusu, Körfezi kaplıyor.
Osmanlı'nın gazabı
Petrol ve doğal gaz zenginliğinin "güvenliği" en başta yer alıyor.
Biraz "hissi" olacak ama, sanki Osmanlı İmparatorluğu'na "ihanet"in bedeli Orta Doğu'yu sarıyor sarmalıyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun "gazabı" kendini hissettiriyor.
İnsanlar yaşarken gelişen acı tatlı olaylar ve sorunlar, dehşet uyandırıyor.
Burada dinler, mezhepler, ırklar, soylar-soplar, sefalet ve refah bir biriyle kıyasıya çarpışıyor.
İnsanlar, olaylar, sorunlar, sınırlar birbirine karışıyor.
Orta Doğu'dan fışkıran "enerji" her şeyi daha da birbirine yüklüyor.
İşte böylesine bir Orta Doğu'da Rusya'nın kendini "var ediş" çabası, işi daha da çıkmaz hale getiriyor.
Ne var ki, Rusya asırlardır "sıcak deniz" hasreti ile yanıp tutuşuyor.
Bu arada, Orta Doğu'ya göz koyan Rusya beraberinde Çin'i de sürüklüyor.
Rusya İsrail'i unutuyor
Türkiye'yi en azından susturacağını, durduracağını sanan Rusya "ham hayali"ni İsrail'siz kurguluyor.
İsrail'in de, Orta Doğu'da söz sahibi olma en azından "dokunulmama" isterisi içinde olduğu unutuluyor.
Hele, enerji ve yollarını koruma görevini kendiliğinden yüklenen ve bunu yıllardır "titiz" bir şekilde gerçekleştirilen ABD'nin varlığı, yabancı orijinli projeleri daima bozduğu da zihinlerden çıkmıyor.
Zaten, "Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi" yıllardır kılıktan kılığa girerek Orta Doğu'nun üzerinde bir kâbus gibi örtülü bulunuyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, Rusya'nın Orta Doğu planları, uygulanamayacak kadar hem tehlikeli hem de cılız kalıyor.
Putin'in Orta Doğu'yu bir Gürcistan, bir Ukrayna veya bir Kırım'a benzetmesi, onu şimdiden büyük yanılgılara düşürüyor.
Türklerin, "yutulması kolay lokma" olmadığı da bizzat Rus tarihlerinde yazılı duruyor.
Kısa bir ara daha
Mazeretimizden dolayı, 3-4 hafta kadar köşemizi yine yazamayacağımızı belirtmemizin üzüntüsü içinde, özürlerimizle birlikte saygılarımızı sunarız.