Pravdalaşmak!
Şedit rejim SSCB’de bile bir adet “Pravda” vardı.
Türkiye’de ise herhalde iki elin parmaklarından çoklar ve neredeyse tamamına yakını bir şekilde kamu bankalarının kredileri, yani vatandaşın parası ile gerçek sahiplerinin elinden zorla alınıp, kalemlerini milletin zihnine çivi gibi çakan mevkuteler...
Arsızlık o hale gelmiş ki, gazete yöneticileri kamu bankasının başındakine “Sayın” demeye bile gerek duymadan ve soyadını söyleme nezaketini bile göstermeden, “Şu kadar milyon dolar gönder, maaşları ödeyemiyoruz” diyor, diyebiliyor.
Başbakan’ın “hayırsever” diye övdüğü, Türkiye’deki yolsuzluk çarkının merkezindeki Rıza Sarraf, hiç buğday yetişmeyen Dubai’den 150 milyon ton buğday ithal etmiş ve bu buğdayı 5 bin tonluk gemilerle Türkiye’ye sokmuş gibi gösterince Halkbank Müdürü, “Dubai’de buğday mı olurmuş, 5 bin tonluk gemi ile 150 milyon tonluk buğday mı taşınırmış, işin suyunu çıkarmayın” uyarısında bulunuyor, lâkin bizim Pravda’larda bu konularla ilgili tek satır haber çıkmıyor. Aynı şahsın iş ilişkilerinde kadınları kullandığı da dile getiriliyor, adamlar bu kişiyi savunmayı sürdürüyor ve bahsettikleri varsa yoksa 17 Aralık’ta rüşvet çarkının tekerine çomak sokan savcı ile ilgili birkaç bin dolarlık tatil hikâyeleri oluyor. Bizim Pravdalar, MİT’in 17 Aralık’tan tam 8 ay önce Sarraf hakkında Maliye’nin ve Başbakan’ın uyarılmış olması hususunu da görmedi, göremiyor...
Nerede yolsuzluğa bir el atılırsa; el atan polisler, savcılar 15-20 dakika içerisinde görevlerinden alınır, buna rağmen her taraf yolsuzluk kaynamaya devam ederken, Adalet Bakanlığı tutuyor Türkiye’deki bütün hâkim ve savcıları kendi eli ile Başbakan’a bağlayacak olan bir kanun değişikliği için komisyon üyelerine dayak atmak dahil cansiperane bir gayret gösterirken Pravdalar, “İyi yapıyor, çünkü adaletin hedefi Başbakan” diye manşetler atıp köşe yazıları döşeniyor, Türkiye’nin hukuk bakımından Uganda’nın bile gerisine düşmesini yüzleri kızarmadan savunabiliyorlar.
Başbakan’ın oğlu Cumhuriyet Savcılığının davetine icabet edip savunma vermiyor yani “Hukukun üstünlüğü” diye yola çıkanlar, “Üstünlerin hukukunu” bir karabasan gibi ülkenin tamamına çöreklendirmiş bulunuyor. Bu da yetmiyor, bir türlü baş edemedikleri sosyal medyayı, yani internet ortamını zapturapt altına alacak, hükümet, Başbakan ve onların yaptıkları olumsuzluklar hakkında haber ve yorum yapanları ânında susturacak düzenleme yola çıktı geliyor, Pravda ve kalemleri bu bahiste de bir cümle kurmadı, kuramıyor.
Hepimiz biliyoruz ki, bugünler de geçecek. Gün gelecek bütün bu yazılıp çizilenler gelecek nesillerin hem araştırma, hem ders, hem siyaset malzemesi olacak ve bu konuda cansiperane savaşan Pravda ve o Pravda’lardaki kalem sahiplerinin isimleri havalarda uçuşacak...
İyi mi oluyor?
İyi mi olacak?
Çocukları üzülmeyecek mi?