Postmodern koloni valisi atama gayreti!
Venezuela'daki ABD destekli darbe girişimi bastırıldı. Kendisini devlet başkanı ilan eden Meclis Başkanı Juan Guaido, Twitter üzerinden yayınladığı 3 dakikalık videoyla halkı ve askerleri sokağa çıkmaya davet etti. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro da halkı, vatanı ve anayasal düzeni korumak için sokağa davet etti. Maduro, darbe girişiminde birkaç saat sonra yaptığı açıklamada, ordudaki komutanlarla görüştüğünü, ordunun anayasa ve halka bütünüyle sadakat gösterdiğini belirtti.
***
Darbe girişimine karşı, dünyada en net ve en doğru mesajlardan birini Türkiye adına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan verdi. Erdoğan, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, "Halkın egemen olduğu, başkanının seçimle iş başına geldiği Venezuela'ya postmodern bir koloni valisi atama gayreti içinde olanlar bilmelidir ki bir ülkenin nasıl yönetileceği ancak demokratik seçimlerle belirlenir. Demokrasilerde sandık esastır." dedi.
Erdoğan'ın kullandığı "postmodern koloni valisi" kavramı dikkatimi çekti. Venezuela direniyor ama Türkiye, NATO süreci başladığı günden itibaren, ABD yörüngesinde dönen bir ülke değil midir? Türkiye'de yaşanan Amerikan destekli darbeler, yörüngeden veya koloni olmaktan çıkma girişimlerinin bastırılması değil midir?
Tabii "Bir ülkenin nasıl yönetileceği ancak demokratik seçimlerle belirlenir" ifadesi de önemli. Sadece Venezuela için değil Türkiye için, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için de böyle değil mi?
"YSK darbesi"ne güvenerek, seçim tekrarı istemek, İstanbul halkının tercihlerine saygısızlık değil midir?
***
Bu arada 27 Nisan askeri bildirisi yıldönümü üzerine de AKP Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta konuştu ve "Milletin iradesine sahip çıkan AK Parti, demokrasi tarihimizde bir miladın başlangıcına imza atmış ve demokrasi üzerindeki her türlü vesayeti ortadan kaldırmıştır." dedi.
Bir defa AKP, 27 Nisan bildirisinin hemen sonrasında gidilen seçimlerde, oy oranını on puan artırarak Cumhurbaşkanı seçti. Bu bakımdan bildirinin sözel içeriği AKP aleyhine olsa da gereği fiilen yerine getirilmediği, zaten bu amaçla yayınlanmadığı için "Ne mutlu Türküm diyene" sözünden rahatsız Abdullah Gül, MHP'nin Meclis'e girmesi sayesinde Cumhurbaşkanı seçilebildi. Yani 27 Nisan bildirisi, AKP lehine sonuçlandı.
Bu tespite itiraz eden varsa, 27 Nisan bildirisinden sonra Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan Tayyip Erdoğan-Yaşar Büyükanıt görüşmesinde hangi kararların alındığını açıklamak zorundadır!
***
Daha da önemlisi, AKP iktidarı, askeri vesayeti ortadan kaldırmak için Fetullah Gülen cemaati ile işbirliği yapmış, ne istedilerse vermiş ve orduda, yargıda, emniyette ve üniversitelerde kadrolaşmasına imkân sağlamıştır.
Bununla da yetinmemişler, "Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor" denilerek, FETÖ ile iş birliği içinde Türk ordusuna kumpas kurmuşlardır.
Kumpasın etkileri halen devam ediyor. Sevr'de istendiği gibi askeri liseler kapatılmış, harp okullarının niteliği bozulmuştur. Kurmay olmak için FETÖ'cü olmak gerektiğinden, FETÖ'cü kurmaylar da sonradan tasfiye edildiğinden Türk ordusunda neredeyse kurmay subay kalmamıştır! Şimdi de paralı askerlikle "millî ordu" niteliği yok ediliyor!
***
Bu durumdan çıkış için ne yapılması gerektiğini ise Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan söyledi:
"Yargı bağımsızlığı, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmaz gereklerindendir. Son yıllarda yaşadığımız tecrübeler, yargının sadece yasama ve yürütmeye karşı değil, aynı zamanda her türlü paralel yapı ve oluşuma karşı da bağımsız olması gerektiğini göstermiştir. Hâkim, hiçbir şart ve ahval altında aklını ve vicdanını başkasına emanet edemez..."
İktidar partisi, yargı içinde paralel yapı haline gelmişse, demokrasiden, hukuk devletinden bahsedebilir miyiz?