Pontus devletinin bayrağı ay yıldızdı!
Pontus tartışmaları üzerine bazı tarihi bilgileri hatırlatmak şart oldu. "Büyük Millet Meclisi", Pontus meselesinin ne kadar büyüdüğünü görerek, 1922 yılında hem Türk hem dünya kamuoyunu bilgilendirmek için Mustafa Kemal Paşa'nın talimatıyla, Ahmet Ağaoğlu'nun nezaretinde "Pontus Meselesi" adlı bir kitap bastırmıştır. Kitabı Arap alfabesinden aktaran, notlu ve tenkitli şekilde hazırlayan ise 2002 yılında Yusuf Gedikli olmuştur. Kitabı Bilge Karınca Yayınevi basmıştır.
Buna göre, Perslerin Pont bölgesi genel valisi Üçüncü Mihirdad, M.Ö. 298'de Pontus devletini ilan etti, M.Ö. 280'de başkent Amasya'da krallık tacını giydi. M.Ö. 183'te başkent Sinop'a taşındı. Pontus devleti, M.Ö. 63'te Doğu Roma tarafından yıkıldı. Pontus devletinin kurucusu da hanedanı da tebaası da Yunanlı değildi. Kurucusu ve hanedanı Pers, tebaası Anadolu'nun yerli kavimleriydi. Bu kavimler, Halibler, Haldiler, Kolhlar, Tibarenler, Mosinekler, Makronlar, Diriller ve İskitlerdi. Bunlar, Anadolu'nun yerli halklarıydı. Yunanlılar ise sahil kesimlerinde ticari koloniler kurmuştu.
Pontus'un ordusu milliydi, armalarında ay yıldız vardı.
Pers ordusunun büyük kısmının İskitlerden oluştuğu bilinir.
***
Doğu Karadeniz Tarihi yazarı Mehmet Bilgin'in verdiği konferansta tuttuğum notların küçük bir kısmı da şöyledir:
"Doğu Karadeniz'de tarih boyunca Yunanlı yaşamamış ki, burada yaşayanların soyunda bir Yunanlılık olsun. Doğu Karadeniz'in Yunanlılaştırılması çalışmaları, 1800'lerde kurulan misyoner okullarıyla birlikte başlamış, bölgedeki Hıristiyan unsurlara Yunanca öğretilmek ve Yunan kimliği verilmek istenmiştir. Biliyorsunuz, Hıristiyan Karamanlılara da Yunanlılık aşılanmak istenmiş ve bunlar mübadelede Yunanlı diye Yunanistan'a gönderilmiştir. İbadetleri, mezar taşları bile Türkçe olan Türkleri, Hıristiyan oldukları için önce misyonerlere sonra Yunanistan'a teslim ettik. Doğu Karadeniz'de de aynı durum yaşanmıştır."
Mehmet Bilgin, bölgedeki Hıristiyan unsurların hangi etnik kökene sahip olduğunu da açıklamıştır:
"Osmanlı belgelerinde Türkçe isim taşıyan Hıristiyan unsurlarla ilgili birçok kayıt vardır. Bu unsurlardan biri, Osmanlı'dan önce Karadeniz'in kuzeyinde devlet kurmuş Kumanlardır. 1204'te İstanbul'un Haçlı ordularınca işgal edilmesinden sonra Trabzon'da kurulan Rum krallığını oluşturan askeri güç de Hıristiyan Kumanlardır. Kuman prensesleri Trabzon Sarayı'na gelin olmuş, çocukları hem Türkçe hem Yunanca isimlerle anılmıştır.
1916'daki Rus işgali sırasında Trabzon'daki kiliselerin, İslami vakıfların bütün kayıtları Rusya'ya götürülmüştür. Bu kayıtlar üzerinde araştırma yapan Moskova Devlet Üniversitesi profesörlerinden Rüstem Şükürov, kilise kayıtlarından, o dönemin cemaatinin yüzde 40'ının Türkçe isimler taşıdığını tespit etmiştir. İngiltere'nin kurduğu, masraflarının bir kısmını Kıbrıs Rum devleti ve Yunanistan'ın karşıladığı Bizans kürsüsü de vaftiz defterlerindeki bu kayıtları bulmuş ve yayınlamıştır. Başlangıçta, bu isimlerin Türkçe olduğunu bilmiyorlardı, yoksa yayınlamazlardı... Fatih Trabzon'a girdiğinde, Trabzon devletinin başbakanının 'Altemur nam kafir' olduğu, mülkünün müsaderesiyle ilgili tapu tahrir defterlerinde kayıtlıdır. Altemur'un bir Hıristiyan Türk olduğu kesindir."
***
Doğu Karadeniz üzerindeki yabancı emelleri anlayabilmek için hiç değilse yakın tarihi iyi bilmek gerekir...
Mehmet Bilgin devam ediyor:
"1. Dünya Savaşı sırasında kilise, Osmanlı devletindeki Hıristiyan azınlıkları, 'Bizi desteklerseniz, size bağımsız devlet kurduracağız' vaadiyle kışkırtmış ve silahlandırmıştır. Hıristiyan azınlıkların liderlerini, misyoner okullarında ve kiliselerde yetiştirmişlerdir. Türklerin en zayıf zamanı olduğu halde, bütün çalışmalarına rağmen, Doğu Karadeniz'de söz sahibi olamadılar. Buna karşılık ilk Türk Cumhuriyeti Batı Trakya'da ilan edilmiştir. Anadolu'daki Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin mübadele edilmesi İngiltere'nin teklifiydi. O şartlarda, bu teklif Atatürk'ün işine gelmişti. Yalnız gönderilenler arasında Türkçeden başka dil bilmeyen Ortodokslar vardı... Onlar büyük acılar çektiler... Bugün Rumca konuşsalar bile, ırk olarak Türk olduklarını biliyorlar. Dolayısıyla, Yunanistan'ı kendi silahıyla vuracak; Yunanistan'ı bağırtacak durumdayız. Şimdi Rumları katlettiğimiz iddia ediliyor. Oysa kendi yurdumuzda katledilen biziz."
Çift Başlı Yılan'dan