Plan ne?
Bayılıyorum, bizim ülkede oynanan demokrasi müsamerelerine. Aynı hamasi şiir okuma yarışı gibi. Ancak hamasi şiir okuyanlar, genelde, en korkak olanlar, en çok bağıranlardır. Tecrübelerle sabit; en hızlı kaçanlar da en güzel hamasi şiir okuyanlar arasından çıkar. Son seçim konuşmalarına atıf yapmak istemiştim, yanlış anlaşılmasın. Zaten en fazla bağıranı da harcadı.
Saray gene karar vermiş, kim başbakan olacak, kim partiyi yönetecek diye. Kapıkulları da ferman padişahımın diyerek, yerine getirmeye hazırlanıyor. Kongre salonu arıyorlarmış, demokrasi tiyatrosunu sergilemek için. Artık bunun adına demokrasi falan diyenlerin de, kendini bir doktora göstermesi gerek. Ne insan hakları, ne özgürlük, ne de dini özgürlük ve yolsuzluk raporları bunları etkiliyor. Yani, çağdaş bir toplumla, ülke ve onu yönetenler, yollarını ayırmış durumda. İyi de, her şeyin sorumlusu onlar değil ki ona oy verenler suç ortağı değil mi? Bu bir tercih. Hayret etmeyin. Sonra onları düzeltmek için önce Allah'tan, başınıza gelenler için de, dışarıdan yardım isteniyor veya suçlanıyor.
***
Gelelim güncel gelişmelere. Bir şeyler olduğu, ABD'yi ziyarete hazırlanan, daha sonra iptal edilen Davutoğlu'nun Obama randevusundan belliydi. 5 Mayıs olarak tarihi bile belli olan ziyaretten, aniden vaz geçildi. Açıklamada bu ziyareti, Davutoğlu'nun iptal ettiği söylendi. İnandırıcı değildi. Gelişmeleri yakından takip eden Washington, aniden ziyareti iptal etmişti. Hatırlarsanız, ben eski yazımda, ABD yönetiminin Davutoğlu'nun, Erdoğan'ı ekarte edebilecek kadar güçlü olmadığının farkına varmıştır demiştim. Her zaman olduğu gibi başka başkentler, Ankara'yı, Türk seçmeninden daha yakın ve dikkatle takip ediyor. Zaten Beyaz Saray da, son gelişmeler ardından, ayıp olmasın türünden bir açıklama yaptı. Hiç öyle, ağıt falan yakmadılar.
İyi de Erdoğan ile köprüleri atan Washington'un, önümüzdeki günlerdeki Türkiye'ye yönelik planı ne? Bu planı ben bilmiyorum, ama aklıma bazı fikirler geliyor. Ortada bazı işaretler de var. Amerika, kesin bir değişim istemiyor belli ki. AKP iktidarı kalırken, yani dereyi geçerken, at değil binici değiştirme işlemi. Acaba parti içinde, Erdoğan'a karşı, onların başka adayları mı var? Bilmiyorum. Zaten geleli kaç gün oldu ki. Gazeteler Saray'ın adaylarını sıralarken, damat bakanı da zikrediyor. Bence Başbakan olarak Jet Fadıl seçilsin. Adam hâlâ bir şeyler satabiliyor. Hoş kim olursa olsun değişen ne olacak ki?
***
Ben bu yazıyı yazarken, asrın lideri de AB ülkelerine kafa tuttu. Vize serbestisi için beklenen, son beş madde içinde yer alan üçü, doğrudan onları rahatsız ediyor. (Yolsuzluk, basın özgürlüğü ve demokrasi, terör konusu o kadar önemli değildi.) Bu nedenle, aniden Suriyeli göçmen kardeşlerini de düşünerek, vize özgürlüğünü, AB ülkelerinin münasip bir şey yapması buyuruldu. Böylece, Davutoğlu ve ekibinin yırtındığı AB'ye vizesiz gitme işi de suya düştü.
Aslında işler, Ankara'nın kurguladığı gibi gitmiyor bir süredir. Mesela Washington, dolaylı olarak Ankara'ya eski bir CIA yetkilisini konuşturup, Hoca efendiyi iade için yeterli belge ve suçlama olmadığını duyurdu. Reza duruşmaları var bu hafta içinde. Bakalım oradan neler dökülecek, kimlere uzanacak dava. Avrupa'da İslam düşmanlığı yayılıyor. Aşırı sağcı partiler, göçmenlerin ülkelerinden çıkarılmasını istiyor. Bunların zararı yalnız ülke içindekilere değil dışındakilere de. İngiltere bir Pakistanlının Londra Belediye Başkanı olmasını hazmetmeye çalışıyor. Can Dündar'a suikast olayı da bana biraz düzmece gibi geldi, ne bileyim. O mesafeden iki kurşun, hedefe isabet yok ve teslim oluş. Mahkeme kararı da üstüne caba. Ortalık gene toz duman...