Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

PKK'yla mücadelede yöntemler

Daha önce çeşitli vesilelerle temas ettiğim PKK terör örgütüyle mücadelede yöntemler konusunu, gelişen olaylar neticesinde yapılması gereken değişikliklerle birlikte bir kere daha gündeme getirmemin uygun olacağını düşündüm.
Mücadelede değişikliğe sebep olan gelişmeleri, dış olaylardaki hareketler, dış politikadaki tutumlar ve PKK’nın yeni stratejisi olarak ifade etmek mümkündür.

***

Bilindiği üzere Afrika’nın kuzeyinde batıdan doğuya doğru gelişen, çeşitli şekillerde başlayıp sonuçlanan ve “Arap Baharı” olarak isimlendirilen rejim ve yönetimlerin değişimi hareketi Suriye’de tıkanmıştır. Suriye yönetiminin, arkasına Rusya, Çin ve İran’ı alarak yürüttüğü ayakta kalma mücadelesi, bütün olumsuzluklara ve insanlık dışı olaylara rağmen devam etmektedir.
Türkiye’nin Suriye konusunda, muhalifleri destekleyerek yönetimin düşmesi kapsamındaki politikası, Suriye yönetiminin Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya fırsat vererek Türkiye aleyhinde bir durum yaratmasına sebep olmuştur. Bu gelişme de Türkiye’nin terörle mücadelesinde cephesinin genişlemesini beraberinde getirmiştir.
Bu politika ayrıca, PKK terör örgütüne destek konusunda geçmişte zaten kötü bir karnesi olan ve Suriye’yi destekleyen İran’ı, aynı yönde yeniden harekete geçirmiştir. Bu durum cepheyi daha da genişletmiştir. Diğer taraftan Suriye’yi destekleyen Rusya’nın da, artan PKK terör saldırılarına da, en azından sempatiyle baktığını söylemek mümkündür.

***

PKK’nın son saldırılarından yeni stratejisinin, bir “Kurtarılmış Bölge” yaratmak olduğu anlaşılmaktadır. Bunu önce Şemdinli’de denemiş, başarılı olamayınca yeni bölge olarak Beytüşşebap’ı hedeflemiştir. Bunun devamında bölgede bir “halk hareketi” başlatma düşüncesini benimsediği ifade edilebilir.
Suriye ve İran’ın da, Türkiye’nin politik tutumundan dolayı, PKK’yla birlikte, bunun kendilerinin de aleyhinde olacağını düşünmeden, “Arap Baharı” hareketinden esinlenerek bir “Kürt Baharı” yaratma düşüncesinde olduğu değerlendirilmektedir. Bu ülkelerin düşüncelerini gerçekleştirebilmek için PKK’ya destek vererek PKK’nın yeni stratejisine olanak sağlamaya çalıştıkları kıymetlendirilmektedir.

***

PKK yeni stratejisi çerçevesinde, özellikle Türkiye-İran-Suriye üçgenindeki bölgede askeri birliklere, karakollara, devlet ve hükümet kurumlarına saldırılarını arttırmıştır. Bölgenin belirli bir bölümünde alan hâkimiyeti sağlama, özellikle devlet otoritesini simgeleyen noktalardan birinde, geçici de olsa nokta hâkimiyeti sağlayarak bayrak gösterme ve bunu kamuoyuyla paylaşma peşinde olduğu düşünülmektedir.
Hatta bölge halkının bir kısmının kendileriyle beraber olduğunu göstererek bu hareketini, Suriye’deki muhalif harekete benzetmeye ve böyle görüntü vermeye çalıştığı da söylenebilir.
PKK ayrıca ülkenin hiçbir yerinin güvende olamadığını göstermek amacıyla diğer bölgelerde de eylemler yapmaktadır. Terör örgütünün siyasi uzantısı durumunda bulunan milletvekilleri de örgütün propagandasını yapmakta, etnik kökende siyaset yapan diğer bazı milletvekilleri ile medyada yer alan bölücü/Kürtçü akademisyen, yazar ve uzman adıyla medyada kendilerine yer verilenler de, mevcut olayları kullanarak bölücü düşüncelerini yayma fırsatı bulmaktadır.

***

“Kürt Baharı” hevesiyle hareket edenler, halk hareketi yönünde 30 yıldır kendilerine zemin bulamamışlardır. Bundan sonra da bulamayacaklardır. Halkı ikna etme, baskı altında tutma gayretleri başarı sağlayamamıştır. Türk Milleti bu oyuna gelmemiş ve gelmeyecektir.
Terör örgütünün arkasında İran, Suriye, İsrail, ABD ve Avrupa ülkelerinden bir kısmı olduğuna göre, Rusya’nın da destek vereceği dikkate alınarak, uluslararası sahada bu konuda siyaset üretilmesine ve diplomasi yürütülmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Irak ve Irak’ın kuzeyindeki yönetim de terörden sorumludur. Bu konuda kararlı davranmalı, ülkenin güvenliği, başka ülkelerin insaf ve inisiyatifine bırakılmamalıdır.
Başta insana dayanan istihbarata önem verilmeli, elde dilecek istihbarata göre, terörle mücadelede genişleyen cephemizde sıklet merkezi yapılarak öncelikle Irak’ın kuzeyindeki odaklar etkisiz hale getirilmelidir. Hava harekâtıyla birlikte nokta hedeflerine yönelik, özel kuvvetler ve komando birliklerinin kullanılacağı “uçar birlik” ve sızma harekâtlarına ağırlık verilmelidir. Irak’ın kuzeyinde oluşturulacak sıklet merkezi, diğer cephelerin zayıflamasına sebep olacak, sıranın kendilerine geleceği çekincesi içinde olacaklardır.
Terör örgütünün askeri alanda kesin etkisiz hale getirilmesi, siyasi alandaki bölücülük/Kürtçülük hareketinin manevra alanının daralmasını da beraberinde getirecektir. KCK operasyonlarının devamı ve diplomatik ataklarla desteklenen bu mücadelenin başarıya ulaşmasına olan inancımız tamdır.

Yazarın Diğer Yazıları