PKK’nın silah bırakması
Ana muhalefet partisi tarafından gündeme getirilen, iktidar tarafından da olumlu karşılanan terör ve Kürt sorununa çözüm arayışları kapsamında siyasi partilerin tümünün katılabileceği mutabakat komisyonu ve akil adamlar heyeti oluşturma çalışmaları devam etmektedir. Ancak bu konuda tam bir mutabakat sağlanamamış olup, sağlanması da zor görünmektedir. Yeni bir gelişme olarak tam mutabakat sağlanmadan çözüm arayışlarının sürdürülmesi gündemdedir.
Bu durum devam ederken gündeme, süreçle yakın ilişkisi olan iki konu daha gelmiştir. Bunlardan birincisi, Irak’ın kuzeyinde PKK’nın silah bırakması görüşmeleri, ikincisi ise Talabani’nin PKK’yı ateş kes için ikna çalışmalarıdır.
***
Irak’ın kuzeyinde PKK’nın silah bırakması için görüşmelere devam edildiğini Başbakan Yardımcısı açıklamıştır. Bu konuda kuzeydeki yönetimden beklentilerin olduğunu, yerel yönetim başkanı ve başbakanı Barzaniler’le yapılan görüşmelerde Türkiye’nin taleplerinin iletildiğini, bunun da PKK’nın silah bırakması ve bölgenin terörden arındırılması olduğunu belirtmiştir. ABD’nin de tabii olarak bu sürecin içinde olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca siyasi kapsamda, daha iyi bir çoğulcu yapı kurulması, demokratikleşme ve insan hakları alanında yeni çalışmalar yapıldığını, somut adımlar atılacağını ve bunların da yakın gelecekte başbakan tarafından kamuoyuna duyurulacağını söylemiştir.
***
PKK, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki yapıyla iyi ilişkiler içinde olması ve ona tehdit teşkil etmemesi karşılığında Türkiye ile ABD için ortak düşman ilan edilmiş ve ortak mücadele sürecinin başlatılmasıyla ABD açısından misyonunu tamamlamıştır. Ancak ABD fiili bir mücadelenin tarafı olmaktan kaçındığı gibi, Türkiye’nin sınır ötesi mücadelesine de kısıntılar getirmektedir.
Bugüne kadar bölgesinde aynı davaya hizmet ettiği için PKK’yı himaye eden kuzeydeki yönetim, şimdi de bölgesinde tam egemenlik sağlayabilmek amacıyla bölgedeki PKK’nın etkinliğinin sona ermesini arzu etmektedir. Ancak bunu yaparken hem çekinceli davranmakta, hem de bundan çıkar sağlamaya çalışmaktadır. Bu kapsamda Kerkük konusunun ve bağımsızlık yolunda ilerleme kaydedilmesinin ön planda olduğu değerlendirilmektedir.
***
Kürtçe konusunda bugüne kadar yapılan açılımların yanında, Kürtçenin seçmeli ders olarak yeni eğitim sistemi içinde yer alması da yeni bir açılım olarak açıklanmıştır. Bu durum bir kısım vatandaşlar ve medya mensuplarınca tenkit edilirken, bazıları tarafından da olumlu karşılanmıştır. Bölücü siyaset yapan Kürtçülerin bir kısmı, “yetmez ama şimdilik bir adım olarak kabul edilebilir” derken bir kısmı da “eğitim dili olmadan bir anlam ifade etmez” demiştir.
Bir dilin yabancı dil olarak nitelendirilebilmesi için onun uluslararası alanda geçerli olarak kullanılması, bilim alanında ise ortak bir dil olması veya tarihi araştırmalar için ihtiyaç duyulması gerekmektedir. Kürtçe mahalli bir dildir, anadil olarak kullanılır ve değişik lehçeleri vardır. Ana dil anadan, babadan, çevreden öğrenilir, bu kapsamda kullanılır. Bunun dışındaki uygulamalar, ayrı bir millet olmaya verilen prim veya destek olarak mütalaa edilmektedir.
***
Diğer bir konu da Talabani’nin gündemde olma düşüncesiyle, bölgede şiddetin sona ermesi ve barışçıl çözümlerin kökleşmesi adı altında yapmaya çalıştığı ve iki tarafı birbirine yaklaştıracağını umduğu bir köprü vazifesi görme, hatta İmralı’yla yakınlığından dolayı onu da ikna çalışmalarıdır. Burada konu olarak Türk Ordusu’yla PKK’nın çatışması ve taraf olarak da Türkiye Cumhuriyeti ve PKK zikredilmektedir.
Kuzeydeki yönetimin çalışmalarına paralel olduğu kabul edilen bu girişimlerde muhatapların yanlış seçildiği bilinmelidir. Devletin muhatabı devlettir. Terör örgütü değildir. Herkesin haddini, hukukunu ve konumunu doğru belirlemesi gerekir.
***
Terörden kurtulmak için teröristlere ve bölücülere hoş görünmek maksadıyla atılan ve atılacak adımlar, daha önce de belirttiğim üzere terörü daha fazla arttıracağı gibi, bölücülerin hedeflerine salam dilimi taktiğiyle ulaşmalarını sağlayan tavizler olarak nitelendirilmektedir. Siyasi partilerin “kim daha iyi açılım yapacak” tarzında birbirlerinden rol çalma yarışının tehlikeli olduğu düşünülmektedir.
Türkiye’nin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğini zayıflatabilecek, ulus devlet ve üniter yapıyı zedeleyebilecek her türlü girişimden uzak durulmasına özen gösterilmeli, tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayraktan ödün vermeye yönelik teşebbüslere prim verilmemeli, hiçbir düşünce bu değerlerin önüne geçmemelidir. Milliyetçilik/Ulusalcılık anlayışı bunu gerektirir.