PKK PROJESİ (Mİ?)
Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge(!) köyündeki 44 ölümlü “düğün katliamı” için çok yorumlar var.
Genellikle “töre cinayeti” üzerinde duruluyor ve “töre-rizm” benzetmesi yapılıyor.
Acaba doğru mu?
PKK TAKTİĞİ..
Dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinden sonra açıklama yapan DTP adlı partinin Genel Başkanı Ahmet Türk bile, “Bu töre cinayeti değildir, katliamdır” dedi.
Peki neyin ve kimin katliamı acaba?
PKK’nın olmasın!..
Görgü tanıkları ve kurtulanların anlatımlarına göre, saldırganlar “Hamile kadınların karnına ateş etmiş” , “Çocukları öldürmüşler”, “En çok kurşunu hamilelere sıkmışlar.” (Bunları özellikle AKP’ye yakın Yeni Şafak Gazetesi’nden aldım. 7.5.2009, s.1) Diğer tüm kaynaklar da şunları yazıyor: “Çocuklar, kadın ve yaşlılar bir odaya toplanıp tarandı”, “Namaz kılan imam ve diğer erkekler namazda katledildi.”
Sanki, 15 Mayıs’ta İzmir’e çıkan Yunan işgalcilerinin Ege’de yaptıkları gibi!.. Sanki, İmralı’da sağlığına bir şey olmasın diye “özenle ameliyat edilen” Öcalan’ın yaptırdığı gibi! Hani, simgeleşen karnı deşilmiş bebek fotoğrafı vardı ya..
Katliamı yapanlar 4 kişi mi, 8 kişi mi belli değil!.. Köy “korucu köyü.” Katledilenler korucu aileleri! Ama ateş edenler arasında da korucular varmış! Bunların mutlaka PKK ile bağlantısı araştırılmalıdır!..
KATLİAM ÜZERİNDEN SİYASET DEVŞİRMEK!..
Bakınız, olayın ardından “devlet” suçlanmaya başlandı. Niçin?
PKK’ya karşı “köy korucularına” silah verdi diye!.. Teröriste karşı “silahsız korucu” olur mu? Neyle korunma yapılacak, masum insanlar teröristlere karşı silah yerine “demeçle” mi koruyacak kendilerini?
AKP’li bakanların açıklamalarına bakalım.
İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay: “Silahlar devletin!..”
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek: “Koruculuk sistemi kaldırılabilir ya da ıslah edilebilir!..”
(Yeni Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise şaşırttı!.. Bakın ne dedi: “O bölgelerde kız çocukları için ’Baba Beni Okula Gönder’kampanyası çok faydalı oldu!..” Bu kampanya, Ergenekon soruşturmasına dahil edilen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne aitti. -NTV’de canlı yayın, 7.5.2009, saat 01.15)
Bir günde 10 askerimizin PKK’lılar tarafından şehit edilmesinin ardından, ortaya çıkacak yüzü olmayanlar utanmadan kahraman gibi demeçler veriyor. PKK’lı Murat Karayılan Hasan Cemal’le kamuoyuna mesajlar iletiyor!.. Devlet ateşi keserse onlar da kesecekmiş.. Sözde akil adamlar adı altında arabulucular olsunmuş.(İlter Türkmen ve Hasan Cemal olabilirmiş).. DTP siyasal temsilci olabilirmiş.. Vs.
Şimdi gelişmeleri gördükçe akla şu soru geliyor:
“Burada PKK’yı siyasallaştırmanın yeni bir ’küresel oyunu’var mı?”
Hani, “12 erin kaçırılması” olayında olduğu gibi!.
Sonuç olarak, Mardin’deki katliamı yapanlar PKK’lı değilse bile, PKK bundan yararlanmaya başladı bile.
Katliam yapanları yakalayıp, en ağır ve ibretlik cezaya çarptırmak varken; katliam üzerinden siyaset devşirmek niye?
Katillik, canilik ve soykırımcılığı lanetlerken teröriste kapıyı açmak niye?..
ÇARESİZLİKTEN OYUNCAK OLMAK!..
Başka bir olayı anlatarak sonuca varalım.
12 yıldır ALS hastası olan ama eşinin açıklamasıyla kanserden öldüğünü öğrendiğimiz eski Fenerbahçeli futbolcu Sedat Balkanlı’nın öyküsü yüreklerimizi burktu.
Bu yaşam öyküsünün sonunda eş Şükran Balkanlı’nın “Hurafelerin peşine gittik” açıklaması(Şükran Pakkan’ın röportajı, Milliyet Gazetesi, 7.5.2009, s.14) ibretlik. Bakınız neler diyor:
“- Kütahya’da Emir Dağı’nda bir yatır var dediler, dağ farelerinin arasına yatırdık.
- Ankara’da Zöhre Ana’nın teyzesinin kızı varmış. Siyah bir horoz ve siyah koyun istedi, bulduk kestirdik.
- Canlı bir kurbağayı Sedat’ın başının üzerinde kestik.
- Birisi geldi, ’Papaz büyüsü bu’dedi. Kilisede kaldık, Sedat’ı papazlara okuttuk.
- Başkası geldi, ’Kuyu var burada büyü yapmışlar’dedi, elalemin kuyularını İSKİ’ye boşalttırdık.
- Sedat’ı yıkadığımız suları kaç tane dört yol ağzına döktük. ’Derelere dökün’dediler, kilometrelerce dere aradık.
- ’Ayakkabısına domuz yağı sürmüşlerdir’dediler, ayakkabıları Boğaz Köprüsü’ne çıkıp, attım.
- Muska yazdırıp, açık denizlere bıraktım.”
* * *
Bugün Türkiye de bu kadar çıkmazın içinde mi, ne dersiniz?
———-
Bilgi Notu:
Geçen yazımda, bir hükümetin basın ve aydınlar üzerindeki baskısının somut örneklerini vermiş ve “Bu Olay Hangi Ülkede Yaşandı?” diye sormuştum. Bu hafta gündeme başka konu girdi. Yanıtını şimdi veremeyeceğim. Çünkü, olayın devamını da aktarmak istiyorum. İnşallah Salı’ya.