Peşin ödül ve protokol sahtekârlığı
Orhan Pamuk, Nobel edebiyat ödülü aldığı zaman, Banu Avar, “Sınırlar Arasında” programında, ABD’nin Nobel ödülünü psikolojik operasyonlarında kullandığını, parayı verenin düdüğü çaldığını bütün ayrıntıları ile sergilemiş, İsveç’in yaptığı soykırımları ve yerli bir ahaliyi nasıl zorla kısırlaştırdıklarını da hatırlatmıştı.
Viyana gazetesi Salzburger Nachrichten’den Birgit Cerha, Orhan Pamuk’a neden ödül verildiğini şöyle izah etmişti:
“Batılı yorumcular, Pamuk’a bir ’öncü’ ve Türk milliyetçiliği karşısında bir ’garantör’gözüyle bakıyor. Pamuk, bu ödüle layık görülen ilk Türk olmasına rağmen, Boğaz’da buna sevinenler ancak liberal aydın çevreler oldu.”
Cengiz Aytmatov veya Yaşar Kemal dururken niçin Orhan Pamuk tercih edilmişti?
Onu da Yusuf Gedikli anlatmıştı:
“Batı hiç sevmediği ve yok saymak istediği Türk kültürünü ödüllendirmek, yüceltmek istemez. Nobel, bir yazarın büyük veya küçüklüğünün tescili değildir. Lakin bir yazarın Nobel alması Batı’ya yararı olduğunun tescili sayılabilir. Zira Nobel’in amacı batı kültürünü egemen kılmaktır. Misyonu budur. Ancak batıyla iş birliği yapanlara verilir.”
***
Peki Obama’ya neden Nobel Barış Ödülü verildi?
ABD Başkanı Obama’ya henüz bir varlık göstermeden Nobel Barış ödülü verilmesi konusunda bizim herhangi bir değerlendirme yapmamıza gerek yok aslında. Amerikan basını, ne gerekiyorsa yazdı.
CNN televizyonunun İnternet sitesinde çıkan yazıda bir Amerikalı, yaşananların, Nobel’i adeta “sahte bir ödüle” dönüştürdüğünü belirtiyor.
Los Angeles Times gazetesinde yayımlanan başyazıda da “Obama’yı başkanlık görevine layık gördük ve onu bir önceki başkana kesinlikle tercih ederiz. Ama başkan olduktan bu kadar kısa süre sonra bu ödülü nasıl hak ettiğini anlamak zor. Nobel komitesi, sadece Obama’yı utandırmakla kalmadı, ödülün güvenilirliğini de azalttı” yorumunda bulunuluyor. Yazıda, Obama’nın “bir George Bush olmadığı için” bu ödüle layık görüldüğü izleniminin doğduğu da belirtiliyor!
***
Sözde bir barış girişimi de Türkiye ile Ermenistan arasında yaşanıyor. ABD, Avrupa ve Rusya, Türkiye’nin Ermenistan ile sınır açma protokolü imzalamasını hararetle karşıladı. Çünkü Türkiye iç politikasındaki tarihi kırılma sebebiyle meseleyi uluslararası düzlemlere taşımayı kabul ediyor. Azerbaycan bu durumdan memnun değil. Türksam Başkanı Sinan Oğan, bakın ne diyor:
“Ermenistan muhtemelen Nisan 2010 tarihinde kadar Dağlık Karabağ’dan çekilmeyecek ve o tarihte Türkiye üzerinde yoğunlaştırılacak soykırımı tanıma baskısı ile protokolleri meclisten geçirteceğini düşünmektedir. Böyle bir gelişme karşısında Türkiye soykırımın tanınması ile protokollerin meclisten geçirilmesi arasında kalacaktır. Bu durumda protokollerin meclisten geçme ihtimali yüksek olur. Ama bu durumda Azerbaycan kaybedilir.
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev Türkiye’nin Karabağ sorunu çözülmeden sınırı açmasının Ermenistan’ı barış masasında daha uzlaşmaz bir tutum takınmaya iteceğini ve bunun sonucunda da bu sorunun istenmeyen bir yöne kayacağını daha açık bir ifadeyle savaşın devreye girebileceğini söylemektedir.”
***
Esasen Karabağ, Türk Dünyası’nın gırtlağıdır. Ermenistan, Rus ordusu ile birlikte, Türk Dünyası’nın boğazına çökmüştür. AKP iktidarı, bu duruma meşruiyet kazandırmaktadır.
Protokollerin imzalanması tıpkı Nobel barış ödülü gibi uluslararası bir sahtekârlığın kabul edilmesidir.