Patriotları seyrederken zahmet olmazsa gerçekleri de hatırlayın!..

Her gün, televizyonlarda dönen fragmanlar, gazetelerde koca koca afiş gibi fotoğraflar. Devasa rampalar.. Attığını 12’den vuran heybetli füzeler.. Havada patlatılan düşman uçakları..
Bilim kurgu savaş filmi izletiyorlar. Hükümetin ise bir gün söylediği öteki günü tutmuyor. Biz de kendimizi televizyonlarda dönen kısa metrajlı savaş filmlerine kaptırmışız. Gerçeklerden habersiziz. Muhalefetin cılız sesi de uygulanan karartma yüzünden duyulmuyor.
Eski Milli Savunma Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’a yine başvurmak durumunda kaldım. Konuyu çok iyi bilen ve yakından takip eden uzman asker gözüyle Patriot filmindeki gerçekleri tahlil etmesini istedim. Sağ olsun kırmadı. Aşağıdaki satırların her kelimesini lütfen çok dikkatli okuyun. ABD yapımı Patriot filmini seyrederken bunları aklınızın bir köşesinde tutun. Önemli bir hatırlatmayla başladı Yalım sözlerine;
“NATO’nun Füze Kalkanı Projesi’ne göre Çek Cumhuriyeti ve Polonya topraklarına radar ve füze yerleştirilecekti. Ancak Çek ve Polonya halkı, ‘tepemizde nükleer silahın patlamasını istemiyoruz, nükleer serpintiye maruz kalarak kanser olmak istemiyoruz’ diyerek füze kalkanına şiddetle karşı çıktı ve sistemin anılan ülkelere yerleştirilmesinden vazgeçildi. NATO’da kararlar oy birliği ile alınır. Yani Türkiye’nin veto hakkı var. Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti veto hakkını kullanmadı ve sistemin radarı Malatya/Kürecik’e yerleştirildi. Radarın İsrail’i koruma amaçlı olduğu ortaya çıkınca Erdoğan bunun sadece radar olduğunu ve füzelerinin olmadığını söyledi. Şimdi de Suriye bahane edilerek sistemin tamamlayıcı unsuru olan füzeler, NATO kılıfı ile Türkiye’ye yerleştirilecek. Patriot füzelerinin Türkiye’ye yerleştirilmesi ile İsrail derin bir nefes alacak.”
Gelelim büyük yalanların gerçek yüzüne;
“Başta Erdoğan olmak üzere hükümet üyelerinin çelişkili açıklamalarından sonra Savunma Bakanı, Patriot füzelerinin komutasının Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı’nda olduğunu ve anılan komutanlık karargahında (SHAPE) Türk subaylarının da görevli olduğunu söyledi. Füzelerin komutası Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı (SACEUR) Oramiral James Stavridis’de. Stavridis, Yunan asıllı Amerikalı bir amiral. Destroyer Kaptanı adlı kitabında, Türk Kurtuluş Savaşı’nda, Türklerin Rumlara soykırım uyguladığını iddia ediyor. Görüldüğü üzere Patriotların komutası Türk düşmanı Stavridis’in elinde. Stavridis ya da onun adamları, Suriye hava sahasında uçan bir Suriye uçağına vur emri verirse, Türkiye kendini savaşın içinde bulur.
Savunma Bakanı Yılmaz’ın söylediği gibi Türk subayları, Belçika/Mons’ta bulunan SHAPE Karargahı’nda çalışıyorlar ancak anılan subaylar karar mekanizmasının içinde değiller. Tayyip Erdoğan’ın, Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönmesini desteklemesi nedeniyle NATO’da en az 10 general kadrosunu kaybettik. Yani Erdoğan’ın yüzünden NATO’nun karar mekanizmasının dışında kaldık.
Genelkurmay Başkanlığı, Patriot’ların, NATO/SOFA Antlaşması kapsamında geleceğini açıkladı. Ancak SOFA Anlaşması gümrük muafiyetleri, yasal yükümlülükler ve adli konuları kapsayan teknik bir anlaşma olup askeri üslerin kullanılmasını kapsamaktadır. Türkiye ile Amerika arasında 23 Haziran 1954 tarihinde imzalanan SOFA Antlaşması’nda ve NATO’nun internet sayfasında bu durum açıkça görülmektedir.
Patriotlar ve yabancı askerlerin Türkiye’ye gelip konuşlanması için Anayasa’nın 92’nci maddesine göre meclisin karar alması gerekmektedir. Suriye tezkeresinde hükümete sadece TSK’yı yabancı ülkelere gönderme yetkisi verilmiştir. Tezkerede yabancı askerlerin Türkiye’de bulundurulması yetkisi yok.
Komutası Stavridis’te olan Patriotlar bize ne fayda sağlayacak? Ordu’nun Suriye’ye girmesi durumunda, İran’dan İsrail’e ve Suriye’den Türkiye’ye füze atılacak. Bu durumda Stavridis önceliği İsrail’e verirse, Suriye’den atılacak bütün füzeler tepemize düşecek.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın internet sitesinde TF-2000 yani Türk Fırkateyni projesinin, Hava Savunma Fırkateyni projesine dönüştüğü görülmektedir. Füze Kalkanı projesinde, İsrail’e atılacak füzelerin Akdeniz’deki gemilerden atılacak füzelerle imhası öngörülmektedir. Projedeki dönüşümün, füze kalkanı kapsamında ve İsrail’in güvenliğini sağlamak maksadıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
AKP Hükümeti’nin NATO’dan AWACS uçakları istemesi de kafaları karıştırmış ve Havadan Erken İhbar ve Kontrol Uçağı (HİK) (AWACS) projesinin neden bugüne kadar tamamlanamadığı sorusunu da beraberinde getirmiştir.”
Satırlar yetersiz kaldıysa; o zaman Ümit Yalım’ın krokisine bakın...



Yazarın Diğer Yazıları