Parayla adam olunmaz!

Kızılorda’dayız. Bozkırın ortasında kopuzu temsil eden ve üç tarafından da baksanız kopuz şeklinde görülen bir anıt, etrafında Pir Sultan Abdal’ın Sıvas’ın Yıldızeli ilçesinin Banaz köyündeki mezarında olduğu gibi semah dönülen bir anfi tiyatro yeri.. Korkut Ata efsanesinin dört beş bin senelik mazisi olduğu düşünülürse, semahın o zamandan beri Türkler arasında bir ibadet şekli olduğu, anfi tiyatro tarzının da Romalılardan önce Uluğ Türkistan’da var olduğu anlaşılıyor. Burada rehberimiz Kazak kadını bir ağıt okuyor, bizden de aynısını bekliyorlar. Turan Yazgan Hoca, Çırpınırdın Karadeniz’i başlatmamı istiyor, hep birlikte söylüyoruz... Prizma şeklinde bir başka ibadet yeri var. Bir Türk öğretmen, prizmanın içinde Kuran’dan sureler okuyor, rehberimiz olan iki Kazak kadını büyük bir huşu içinde duaya katılıyor. Anıt mezarın girişinde Anadolu’da kullandığımız Türk işlemeli madeni üçgen muskanın büyüğü asılmış. Turan Hoca, annemin muskası aynı böyleydi diyor. Çocukluğumda ben de annemin dedesinden yani kurt dedemden kalan böyle bir muska taşıdığımı hatırlıyorum. Ve biri erkek diğeri kadını temsil eden iki balba. Bu topraklarda Korkut Ata’nın ruhunu hissediyorsunuz. Öyle ki gece rüyanıza bile giriyor...
Kızılorda’daki bir başka anıtta ise Korkut Ata deveye binmiş olarak sembolize edilmiş. At üzerinde temsil edilmesi daha doğru
olurdu.

* * *

Çimkent’teki yemekte Miras Üniversitesi rektörü Bolat Mirzaliyev ise birçok Kazak aydını gibi “Türk dildeş halklar” ifadesini kullandı. Bu sözün doğru olmadığını, Türk dilli halklar kavramında sanki bu dili kullananların Türk olmadığı gibi bir iddianın da gizli olduğunu söyleyecektim, ancak fırsat olmadı. Kendi babasının da katledildiği anıt mezarı gezerken, Mirzaliyev koluma girerek şöyle dedi: “Bizim dilimiz, dinimiz, kültürümüz birdir diyorlar. Evet birdir. Fakat kardeşim, bizim deoksiribonükleoik asitimiz de birdir. Bunu yazın lütfen” dedi. Bu söz üzerine eleştirimi kendime sakladım. Bolat Mirzaliyev, bu konuda bizden de ilerideydi...

* * *


Kızılorda’daki Korkut Ata Üniversitesi rektörü adına yardımcısı Serikbai Koshkarov’un verdiği yemek sırasında Turan Hoca ilginç konuşmalarından birini yaptı. Sanatçıların verdiği mini konser sırasında “Dombrasız toy olmaz” denilince sosyal güvenlik alanında da önemli çalışmaları olan Yazgan şöyle dedi:
“Türk kültüründe toyun işlevi paylaşımdır. Türk kişioğlu değildir, kendimoğludur. Türk, babasının adı ile iş görmez. Kendi başarısına dayanmak zorundadır. Türk toplumu sınıfsız bir toplumdur. Bunu sağlayan da dağıtmalı toydur. Batılı yazarların zannettiği gibi toy, yağma kültürünün eseri değildir. Kimin malı biriktiyse, ilk fırsatta, mesela çocuklarından birinin düğününde bütün malını mülkünü halka dağıtır, herkes payını alırdı. Kimse akçasından, malından dolayı başkasından güçlü sayılamazdı. Güçlü olmak, aksakallıktan, bilgelikten gelirdi. Türk toplumu bu güzel geleneği kaybetmiştir. Kimse parasından pulundan dolayı adam olamaz. Biz tekrar sınıfsız bir toplum oluşturabiliriz. Geliri yeniden dağıtmayı Türkler gibi başaran başka bir millet yoktur. Bizde son zamanlarda okul yaptıranın sırtını sıvazlayan bir anlayış türedi. Oysa veren elin göründüğü yardım, Türk töresinde suçtur. Yardım alanı teşhir etmek ise zuldür. Kimsesiz çocuklara yardım yapıp, ’ben verdim’diye televizyonlara çıkarıyorsanız, bu psikolojik bir suçtur. Bizim töremizde veren elin alan eli bilmesi, alan elin veren eli bilmesi suçtur.”
(8 yıl önceki Türkistan gezi notlarımdan)

Yazarın Diğer Yazıları