Papazı minareye kılıf yaptılar...

Amerikalı Rahip Brunson malumunuz.. Ekonomiye etkisi yüzünden, son günlerde caminin imamından daha çok, kilisenin papazı konuşuluyor evlerde..

Bu konu ile ilgili sayısız iddia ve polemik sürerken, aklıma Nagehan Alçı'nın komplo teorisi geldi..

Şöyle diyordu yazısında;

-Komplo teorilerinden hiç hazzetmeyen biri olduğum halde Rahip Brunson meselesinden çok tuhaf kokular alıyorum. Sanki ABD'de bir el, bu rahip Türkiye'den ABD'ye dönemesin istiyor. Onu kurban ederek iki ülke ilişkilerini bozmaya çalışıyor.

Nagehan Alçı'nın bu yazısından sonra şöyle bir not düşmüştüm sosyal medyaya;

-Rahip Brunson'u, "Eeyy ABD"ye 'mecburen' teslim etmek için, Nagehan Alçı'nın yazısıyla algı operasyonuna kaldıysak, vay halimize..

**

Güya ABD'nin istemediği bir şeyi yapıp iade etmek, 'Niye bıraktın?' sorusuna hazırlanmış bir kılıf gibiydi..

Ancak bugünkü tabloda, gelin ben de bir başka teoriyi dillendireyim;

Trump ile Erdoğan arasında 11 Temmuz'daki NATO zirvesinde yapılan görüşmede, İsrail'de tutuklu bulunan Ebru Özkan ile Rahip Brunson'un takasının konuşulduğu iddia edildi değil mi?

İddia o ki, Trump İsrail Başbakanı Netanyahu'yu arayarak, 'Hamas'a yardım' suçlamasıyla tutuklu bulunan Türk vatandaşı Ebru Özkan'ın serbest bırakılmasını istedi.. Karşılığında da Türkiye rahip Brunson'u serbest bırakacaktı..

ABD ve İsrail basınının devlet kaynaklarına dayandırdığı bu haber, Türk Dışişleri tarafından benzer yöntemle, yani 'Adının açıklanmasını istemeyen' yetkili yöntemiyle yalanlandı.. Hatta kanıt bile sunuldu.. Dendi ki;

-Trump ile Erdoğan arasındaki görüşme 11 Temmuz'da.. Ebru Özkan ise 9 Temmuz'da şartlı tahliye edildi..

Yani?

Yanisi şu, deniyordu ki, "Zaten serbest bırakılmış birinin serbest bırakılmasıyla ilgili görüşme mi olur?"

Doğrudur, olmaz.. Ama serbest bırakılan kişi "ŞARTLI TAHLİYE" edilmişse..

Ve haftada iki kez polis merkezine gidip imza atmak zorundaysa..

Ve pasaportuna el konulup, yurt dışına (İsrail dışına) çıkış yasağı konmuşsa..

Ve mahkemenin bu kararına rağmen, bugün İsrail'den çıkmış ve Türkiye'deyse, bu işte bir gariplik yok mu?

Ebru Özkan elbette her şartta vatanında olmalı.. Buna inanırım..

Ancak, "Trump ile Erdoğan rahip ile Ebru Özkan'ın takasında anlaştı" iddiasını, tahliye tarihini kanıt göstererek yalanlamaya kalkan bir diplomatik zeka (!) kafaları böyle karıştırır.. Yalanlayayım derken, aksine 'kapı gibi doğrulamış' olursun..

Bir takas yoksa, ŞARTLI TAHLİYE edilip, imza zorunluluğu olan ve pasaportuna el konulan biri nasıl olur da İsrail'den çıkabilir.. Bunu sağlayan bir mekanizma olmalı..

İşte iddia o ki, o mekanizma, bu takas mekanizması..

**

Peki ben bunu niye anlattım.. Şunun için, Nagehan Alçı bir komplo teorisini dillendirip, "Sanki Amerikan derin devleti Rahip Brunson'un serbest bırakılıp Amerika'ya dönmesini istemiyor" demişti ya, ben de diyorum ki;

-Rahip Brunson ile Ebru Özkan'ın takas şeklindeki tahliyelerine karar verildikten sonra Türkiye acaba neden rahibi şartsız-şurtsuz bırakmadı?

Ebru Özkan Türkiye'de de, rahip niye Amerika'da değil?

Bunun sebebi, Amerikan derin devletinin oyunları değil de, ekonomik sarsıntıya kılıf arayan bizimkilerin işi olabilir mi?

Mesela şöyle düşünülmüş olabilir mi;

-Ebru'yu alalım ama rahibi vermeyelim.. Böylece ABD, kendini aldatılmış hisseder, bize bir fatura keser.. Yaklaşmakta olan ekonomik sarsıntıyı yıkarız bu faturaya, "Millî mücadele" kılıflı bir bahanemiz olur..

Saçmalama diyen çıkacak eminim..

Sormak hakkım;

-Nagehan'ın teorisine, almak için bu kadar uğraştığı rahibi ABD'nin almak istemediğine inanıyorsunuz da, iktidarımızın aylardır bağıra çağıra yaklaşan ekonomik krize kılıf arayıp, üstelik ağız birliğiyle aynı anda "Millî mücadele" seslenişine bahane edebileceğine niye inanmıyorsunuz?

Vallahi adı üzerinde 'Teori..'

**

Bakıyorum, yine aylardır ekonomideki alarmı duyan ve duyuranlar bile ABD'nin yaptırımlarıyla sarsıntı yaşıyor muşuz havasında..

Yani siz, uçan ekonomimizi, ABD'de hiçbir mal varlığı olmayan iki bakanımıza uygulanan küstah yaptırımın vurduğuna mı inanıyorsunuz?

Uçan ve çok uçtuğu için de 'DAMADA BAĞLANAN' ekonomimiz, hiçbir yaptırımı olamayacak uyduruk bir yaptırım kararıyla savrulacak haldeyse, niye bize sağlam diye yutturdunuz?

Cari açık büyürken..

Esnaf kan ağlarken..

Ortalık çek-senet mezarlığına dönerken..

Türkiye'nin en büyük şirketleri borçlarına yeniden yapılandırma için bankalarla masaya otururken..

Ülkenin bakkalı, manavı, marangozu iş yok diye sızlanırken, Rahip Brunson mu vardı abilerim ablalarım?

O yüzden, Rahip Brunson ile gelen küstah yaptırım krizi, görünen o ki iktidar için ekonomik sarsıntıya kılıf oldu..

Bak, "Beceremedin" yerine "ABD yaptı, millî seferberlik lazım, safları sıklaştırın" sloganları atılıyor..

Bir olayı, sonuçları ve sonuçlarından kimin faydalandığına bakarak okumak en sağlıklı yöntem der büyüklerimiz..

Ülke ekonomisini getirdikleri nokta ortadayken, buna ABD'li papaz kılıfı uyduruyorlar..

Adını da 'Millî Mücadele' koyuyorlar..

Bence siz buna 'Komplo Teorisi' deyip geçmeyin.. Bugün yaşadıklarımızı ve yarın başımıza gelecekleri düşünerek sakince ve mantıkla değerlendirin.. Sonuçta olan bize oluyor-olacak..

**

Bu arada değinmeden geçemeyeceğim.. Tayyip Erdoğan millî bir görev diyerek bir çağrı yaptı ve dedi ki;

-Yastık altındaki ve kolunuzdaki altınlar bir işe yaramaz.. Onları ekonomiye kazandırın..

MHP Kocaeli İl Başkanı Aydın Ünlü ne yapmış, almış 15 çeyrek ve 40 gram altını, götürüp kuyumcuda bozdurmuş..

Mesajı yanlış anlamış yani..

Erdoğan diyor ki 'Götürün altın hesabı açtırın, ekonomiye kazandırın', abi gidiyor yüksek fiyattan bozdurup, cukkalıyor..

Bu beyefendi, İYİ Partililer için de 'pkk'dan farksız' diye yorum yapmıştı..

Demek sadece siyaseti değil, ekonomiyi de okuyamıyor-anlayamıyor garibim..

Kızmayın.. Kalibre pazarda satılan bir şey değildir..

O da arada 3'ten aldığını 5'ten bozdurup kâr ediyor..

İktidarı da, yancısı da minareye 'rahipten' kılıf dikiyor..

Hepsi bu..

Yazarın Diğer Yazıları