Papağanlar da "aşı, aşı" diyebilir!
Aylardır salgın konusunda halka gerçeklerin söylenmediği ortaya çıktı. Hayatını kaybedenlerin sayısı hala gerçeği yansıtmıyor. Vaka sayısını ise nihayet açıkladılar.
Bundan ne anlaşıldı? Türkiye'yi yöneten siyasi iradenin, halka eksik bilgi vererek, durumu idare etmeye çalıştığı ortaya çıktı.
Dünya ise aşı konusunda aldatılıyor.
Türkiye'de halkı aldatan siyasi iradenin bir parçası haline gelen medya, vahşi kapitalizme dayalı, nüfusu azaltma planları yapan küresel sistemin de papağanlığını yapıyor. ABD ve Avrupa basınında çıkan korona virüsle ilgili bütün haberler, hiç sorgulanmadan tercüme edilerek aynen yayınlanıyor. Sadece iktidar yanlıları değil bütün medya, genel olarak aynı tutum içinde. Papağanlar da "aşı, aşı" diyebilir. Gazetecilere düşen, gerçeği araştırmaktır.
***
Meclis'te, siyasi partilerin tümünde aynı kolaycılık var. Sadece bir milletvekili, salgın konusunda hemen her gün halka doğruları söylemeye çalışıyor!
Sözcü yazarı Aytunç Erkin'e konuşan CHP Ordu milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, "Günde binin üzerinde cenaze mart başına kadar devam ederse ülkemiz için bu 100 günlük süreçte 100 binin üzerinde insan kaybı riski var." dedi.
Adıgüzel, bizim İtalyan virologlardan alıntı da yaparak ısrarla üzerinde durduğumuz "Aşı, korona virüse çözüm değil" görüşüne yakın tespitler yaptı ve "Aşı kesin çözüm değil. Aşı ile sağlanacak bağışıklık çok kısa süreli olacaktır. Üstelik aşıların yan etkisi olmadığına dair yeterli bilimsel veri de yok." dedi.
***
Doğrudan bu konuyla ilgili değil ama Ruh Sağlığı ve Bağımlılık Uzmanı Prof. Dr. Kültegin Ögel'in, Sputnik Radyo'da, Serhat Sarısözen'e yaptığı açıklamalar içinde önemli tarihi bilgiler var.
Ögel, "Osmanlılarda kahvenin sık sık yasaklandığını görüyoruz. Bunun sebebi kahvenin zararlı olması değil, getirdiği sosyalleşmenin ve gruplaşmanın önlenmesiydi" dedi.
Yani, kahve yasağı, halka karşı bir tedbirdi!
Ögel, "2. Dünya Savaşı'nda Almanya açısından işler kötüye gitmeye başladığında Adolf Hitler, Alman askerlerine uyarıcı maddeler verilmesini sağlıyor. Bu maddeler bir tür akıl hastalığına da yol açtığı için kişinin düşünmeden karşı tarafa hücum etmesine ve kendini heba etmesine de yol açıyordu." diye bilgi verdi.
Ögel, Cumhuriyet tarihinden de bir örnek verdi:
"2. Dünya Savaşı sırasında Recep Peker hükümeti alkol fiyatlarını ucuzlatıyor. Çünkü yokluk döneminde rakı fiyatları çok pahalılaşıyor, bunun üzerine herkes ispirto içmeye başlıyor ve insanlar kör oluyor, ölümler ortaya çıkıyor. Recep Peker hükümeti de insanları korumak için rakı fiyatların ucuzlatıyor."
Bugün, sahte rakıdan insanlar ölüyor? Rakı fiyatlarına öyle zamlar yapıldı ki üretilen ucuz ama sahte rakıdan insanlar ölmeye başladı! Burada asıl sorumlu, zamları yapan siyasi irade değil mi?
***
Siyasi iktidar, Kaz dağları, Ordu, Artvin gibi yerlerde, yerli veya yabancı madencilere, ormanları yok ettiriyor! "Yeşil Yol" adı altında da ormanlar katledildi. Şimdi sıra Batı Karadeniz ormanlarına geldi. Erbaa, Turhal, Amasya ve Taşova sınırları içerisinde bulunan Boğalı yaylası, köylerin, ilçelerin ve illerin paylaşamadığı, uğruna kavgaların verildiği nice canların kaybedildiği bir cennet köşesidir. Şimdi bu yaylada siyanürle altın aranıyor! Üstelik bölge, aktif fay hattı üzerinde bulunuyor ve "depremde kimyasal atıklar çevreye yayılır" diye İstanbul Üniversitesi'nden Doç. Dr. Şamil Şen'in raporu var.
SONUÇ: Siyasi iradenin uygulamaları her zaman kamu yararına değildir. Dolayısıyla aşıda, rakıda veya siyanürle altın aramak gibi konularda herkesin uyanık olmak gibi bir zorunluluğu vardır.