Osmanlıcı bir Milli Eğitim Bakanı!
61’inci Hükümet açıklandı. AKP iktidarının bu dönemde ne yapmak istediği Milli Eğitim Bakanlığı’na Ömer Dinçer’i getirmesinden belli. Tabii biz Ömer Dinçer’in kişiliğiyle değil, bugüne kadar açıkladığı ve uyguladığı fikirleriyle ilgiliyiz. Dinçer, Ahmet Necdet Sezer’in kısmen veto ettiği kamu yönetimi reformunu hazırlayan kişiydi. Dinçer, o zaman Başbakanlık Müsteşarı idi.
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal “Ömer Dinçer bürokrasinin bir numaralı koltuğunda oturduğu sürece cumhuriyetin temel nitelikleri tehdit altındadır” demişti.
***
Ömer Dinçer’in bu şekilde değerlendirilmesine sebep olan, 19-21 Mayıs 1995 tarihlerinde Sıvas’ta yapılan bir sempozyumda yaptığı konuşma idi.
Dinçer, o konuşmasında önce ekonomi dünyasında başlayan adem-i merkezileşme ve toplumun daha alt birimlerine yetki verme temayülünün giderek sosyal ve siyasal hayatta da kendisini gösterdiğinden, böylece devlet yapısının da değişmesi gerektiğinden söz ediyordu.
Dinçer, “1900’lü yılların başlarında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden özellikle devletçilik ilkesinin artık günümüzdeki bu değişme ve gelişmeler karşısında zayıfladığını ve hatta etkisinin kaybolduğunu” dolayısıyla “devletin fonksiyonlarının yeniden tanımlandığı ve adem-i merkezi bir yapının oluşturduğu bir geçişe ihtiyaç duyulduğunu” söylüyordu.
Dinçer’e göre Cumhuriyet kavramı da artık geçersizdi:
“Yine başlangıçta kurulurken ortaya atılan cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığını ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür.”
Dinçer, “Uluslararası iş birlikleri giderek siyasallaşmakta ve ulusal devlet fikri yerine daha çok bölgesel devletlerin oluşturduğu bir yapıya dönüşmektedir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin öngördüğü ulusal devlet yahut milliyetçilik esaslarına dayalı devlet fikri yerine uluslararası işbirliği yapan ve belki de siyasi olarak bütünleşen ülkeler söz konusu olmaya başlamıştır” diyordu.
***
Bu ne demektir?
Türkiye’nin ulus devlet yapısından vazgeçerek, bölge ülkeleriyle birleşmesi ve bir federasyon haline gelmesi demektir.
Nitekim Dinçer, Türk Birliği veya İslam Birliği gibi kızılelmalar veya uzun vadeli misyonlar yerine daha gerçekçi politikalar takip edilmesini ve Türkiye’nin Osmanlı coğrafyası üzerinde, kısa vadeli planlar ve politikalar geliştirmesi gerektiğini söylüyordu.
Dinçer, sonuç olarak şu kanaate varıyordu:
“Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam’la bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu bulunduğunu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.”
***
Demek ki 61’inci Hükümet’in Milli Eğitim Bakanı, eğitimin de milli olmaktan çıkarılmasından sorumludur. Çünkü o bir Osmanlıcı’dır. Osmanlıcılık ise bugün Büyük Orta Doğu Projesinin kamuflajıdır, yani örtüsüdür!
Bu da küresel güç merkezlerinden CFR’nin 1971 yılında, 50’nci kuruluş yıldönümünde aldığı kararın uygulanmasıdır. 1970’de Nikson tarafindan benimsenerek ABD politikası olarak kabul edilen belgeye göre, CFR’nin tezi doğrultusunda ulusları “egemenliklerinden” vazgeçirmek ve “ulus devletlere” son vermek öngörülüyordu.
2001 yılı Temmuz ayında Tayyip Erdoğan’a aynı merkezden gönderilen memorandum, yerel yönetimlere otonomi verilmesini istiyordu. Erdoğan da bunu kabul etti ve AKP parti programına geçirdi. Dinçer, işte bu programı uyguladı.
Bütün öğrenci velilerine duyurulur!