Ortadoğu örneği ve Abant sendromu
Bölücülerin militan dağ kadrosu, şehir yapılanması, siyasi partisi, sivil toplum örgütü olan kongresi, ayrıca bunların üzerinde etkisi olan İmralı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısını değiştirmek için çalışmalarını koordineli bir şekilde yürütmeye devam etmektedirler.
Geçenlerde kongre eş başkanlarından biri, beraberindeki avukatlarla İmralı’ya gitmiş, talimatlar, açıklanmak ve iletilmek üzere mesajlar almıştır. Bu mesajlarda, devlet yetkilileri ile görüşüldüğü, ancak bunların yeteri yetkide olmadığı, daha yetkili kişilerle görüşülmesine ihtiyaç olduğu belirtilmiştir. Mesajlardan en önemlisi ise, daha önceleri defalarca Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki olayları örnek almak istiyorlar diye tehlike olarak belirttiğim isyan çağrısı olmuştur. Bu çağrıda Yemen ve Tunus’taki olaylar örnek olarak gösterilmiştir.
Seçim tarihi, İmralı tarafından, isteklerinin kabul edilmesi yolunda atılacak adımlar için son tarih olarak gösterilmektedir. Bu tarihe kadar bir sonuç alınamaması halinde, gerekli hazırlıkların yapılarak demokratik özerkliğin kurulması ve hayata geçirilmesi talimatı verilmektedir.
Oyun açık olarak bellidir. Demokrasi ve özgürlükler Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi için değişim ve dönüşüm adı altında kullanılmaktadır. Bu konuda hukuk da zorlanmaktadır. Dış güçler bu sürece destek vermektedir. İç dinamiklerin bir kısmı bu düşüncelerle, diğer bir kısmı da başka düşüncelerle ve değişik girişimlerle, isteyerek veya istemeyerek bu duruma imkân yaratmaktadır. Bunun adı siyaset olamaz. Siyaset yoluyla ülkenin bölünmesine sebep olacak girişimlere izin verilemez.
Şimdi büyük bir ümitle, hemen hemen tüm siyasi partilerce seçimden sonra ele alınacağı açıklanan yeni anayasa girişimi beklenmektedir. Uzun bir süredir yeni anayasa için çeşitli kurumlarca taslaklar hazırlanmaktadır.Bunlara son zamanlarda hız verilmiştir. Ancak bu konudaki çalışmalara baktığımızda, taslaklarda yer alan hususların, bölücülerin istekleri ile uyum içinde olduğu görülmektedir.
Hazırlanan taslaklarda ortak nokta, mevcut anayasanın başlangıç bölümünün tamamen veya felsefesinin yeni anayasada yer almaması, değiştirilmez maddeler ile bunları takip eden 5, 66 ve 81. maddelerin değiştirilmesidir.Diğer maddelerin de bunlara uyum sağlaması durumunun ortadan kaldırılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini oluşturan kavramların yok edilmesi, Türk, Türk Milleti, ulus devlet, üniter devlet anlayışına yer verilmemesidir.
Son olarak Abant’ta “Yeni Dönem Yeni Anayasa” konulu toplantıya da aynı düşüncede olan kişiler katılmış ve benzer görüşleri paylaşmışlardır. Aksi düşüncede olanların görüşlerinin açıklanmasının engellenmeye çalışıldığı da anlaşılmıştır. Hatta bu toplantının açış konuşmasının da bir bakan tarafından yapıldığı ve yeni anayasa oluşumuna destek verdiği açıklanmıştır. Daha önceleri çeşitli nedenlerle Abant’ta yapılan toplantıların, ülkenin hayrına ve pek iç açıcı olmadıkları da bilinmektedir. Ne tesadüftür ki bu toplantının da aynı kategoride cereyan ettiği sonucuna varılmaktadır. Yeni anayasa çalışmalarının, tehlikeleri sezenler tarafından kabul edilemeyeceği düşüncesi de dikkate alındığında, çalışmaların kaotik bir ortam yaratacağı endişesi de bulunmaktadır. Bu nedenle yeni anayasa yerine, ihtiyaç duyulacak hususlar üzerinde bir anayasa değişikliği yapılmasının daha faydalı ve gerekli olacağı değerlendirilmektedir.