Ormanlar değil, ciğerimiz yanıyor

Yangınlar her yıl artarak sürüyor. Ne yazık ki Orman Bakanlığı yangınları önlemekte başarısız kalıyor.
Kiralanan uçaklar, kiralanan helikopterler yangın söndürmekte yetersiz kalıyor.
Bu köşenin okurları, orman yangınları konusunda ne kadar hassas olduğumuzu bilir. Dahası yazdığımız belgeli yazılar nedeniyle bazı müdürlerin görev yerleri değiştirilmişti. Orman, öncelikle bir ulusun namusudur. Bize kaliteli yaşam hakkı veren ağaçların yakılarak yok edilmesini önlemek, yurttaş olarak hepimizin görevidir.
Öncelikle de ülke yöneticilerinin. Ormanda siyaset yapmak, kuru ağaçların dibine benzin dökmektir.
Yangınla mücadele zordur. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri için dahi orman yangınları ciddi problemdir.
Bugün Amerika bile orman yangınları karşısında çaresiz kalıyor. Her türlü ekipmana sahip olmasına rağmen, yangınlar günler hatta haftalarca sürüyor. Ormanda geçerli kural, yangın çıkmadan önlem almaktır. Ağaçlar kıvılcım alıp yanmaya başladığında iş işten geçmiştir. İşte bu yüzden ormana siyaset karıştırılmamalı diyoruz. Zira, ormana siyaset girdiğinde görev hak edene değil, kartvizit taşıyana veriliyor.
Hal böyle olunca da bölgeyi bilmeyen, bölge halkını tanımayan kişiler iş başına geldiğinde de yangınlar artıyor. Ya da çıkan yangınlara doğru müdahale edilmediği için, yangın büyüyor. Örnek mi?.. 2006 yılında Bodrum Kızılağaç’ta çıkan yangın. Milas Orman Müdürü, yangını söndürme yetkisini, Bodrum’u çok iyi bilen ve de hem bölge halkı hem de orman ekibi ile çok iyi diyalogları olan orman şefinden alıp bizzat kendisi yönettiği için, yangın kısa sürede Bodrum’un en büyük yangını haline gelmiştir. Hatta Orman İşletmesi’ne ait bir arazöz, yanlış sevk edildiği için yanmıştır. Oysa yangını, bölgeyi ve ekibi iyi tanıyan orman şefi yönetmiş olsaydı, yangın kısa sürede kontrol altına alınacaktı. Bu arada bir parantez açmadan geçemeyeceğim; Kızılağaç yangını sonrasında yanan yüzlerce hektarlık alanı, Bodrum’dan Yatağan’a gönderilen orman şefi (orman mühendisi) Türkiye’de bir ilk olarak yeniden yemyeşil ve de bilinçli dikim ile yangına dayanıklı hale getirdi.
Her zaman söylerim. Bir daha söyleyeceğim. Yangını uçak ve helikopter söndürmez. Yangını, orman emekçisi söndürür. Uçak 5 ton, helikopter 3 ton su taşır. Bu suların bir kısmı taşıma sırasında dökülür.
Kovada kalan su da yanan ağaçların üzerine dökülürken rüzgar ile savrulur. Yani, bir uçak, yanan bir ağacı söndüremez. Sadece su dökülen alan içinde 15-20 saniyelik serinlik sağlar.
Orman emekçileri de canlarını hiçe sayarak bu serinlikten yararlanır, yangının ciğerine girerler.
Batı ülkelerinde yangının günlerce sürmesinin ana nedeni; ormancıların yangının içine girmeyip, dışarıdan müdahale etmeleridir. Yani, konu orman yangını oldu mu, bizim orman emekçilerinin canlarının kıymeti yoktur. Onlar, yanan her ağacın ne kadar kıymetli olduğunu bilirler.
İşte bu nedenledir ki ormana siyaset girmemeli, gönül adamları ormancıların ve bölge halkının huzuru bozulmamalıdır. Bir bölgede orman yangınları sık ve bir kaç yerde birden çıkıyorsa, sebep o bölgedeki orman yönetiminin siyasetle göreve gelmesindendir.
Orman şefi, müdürü, bölge halkı ile iyi diyalog kuramıyor, orman ile halkı hasım hale getiriyorsa bunun bedelini ormanlar ödüyor. Ne yazık ki bu çelişkinin dile getirilmesi de, birçok yangının sebebinin kaynağı da orman ile bölge halkı arasındaki çekişmedir.
Uçak ve helikopterlerin yangın söndürmekte çok başarılı olamadıkları biliniyor. Aynı şekilde metal yorgunu helikopterlerin Ukrayna’dan 7 yıllığına kiralandıkları da biliniyor. Acaba, bu helikopterlere saat için ne kadar para ödeniyor, her yıl kaç saat uçuş garantisi veriliyor, ihale kimlere veriliyor.
İhaleyi alanların kaç helikopteri ve yetişmiş personeli var. Bu arada dikkatinizden kaçmıştır, orman yangınlarında, televizyon ve gazetelerde uçakların söndürme faaliyetlerine çok az yer veriliyor.
Oysa geçmiş yıllarda çöplük yangınlarında dahi uçaklar dakikalarca ekrana gelir, yangınların uçaklar sayesinde kontrol altına alındığı anlatılırdı. Acaba, bunun nedeni uçakları kiralayan eski ortakların medyaya olan aşırı yakınlığı mı?..
Ormanlarımızı korumak, gelecek nesillere çorak değil, yeşil orman örtüleri bırakmak istiyorsak, ormana siyaset karıştırmayalım.
Bırakalım, ormanları, ormanı seven, bölge halkı ile iyi diyalog içinde olan ormancıları korusun.

Yazarın Diğer Yazıları