Orduyu yayarak düşmana karşı koymak!

Prof. Dr. İzzettin Önder, odatv'deki yazısında önemli tespitler yaptı. Önder, yazıya "Emperyalistler bir ülke siyasi kadrosunu dövizle satın alıp, ülkenin zayıflatılarak teslimini isterse, verecekleri tek emir eğitim ordusunun ve eğitim kurumlarının çökertilmesi olur!" diye girdi ve Osmanlı devletinin öncelikle emperyalist amaçlı okullar açılmak suretiyle eğitim üzerinden çökertildiğini hatırlattı.

Önder'in diğer tespitleri şöyle:

-Eğitimin yapıtaşları öğretmenlerdir. Ne hazindir ki, geleceğin beyinleri olacak çocuklarımızı boş zamanlarında pazarcılık yaparak geçimini idameye zorlanan öğretmenlere teslim etmekteyiz.

-Böylesi toplumsal cinayeti işleyen siyasi kadro ya cahildir, ya emir kuludur! Cahil siyasetçi uzun vadeli sonuçları algılayamaz, fakat kısa vadede uyanıklığa soyunabilir. Uyanık siyasetçi cahiller yığınının güdülemesinin çok kolay olacağını düşünerek, cehalete prim verir.

-Cehalet içindeki toplumlar oluşumların arka planını göremeyeceğinden ülke üzerindeki oyunları da anlayamaz. Günümüzün savaş araçlarını anlayamayan cahiller yığını, ülkesi fark edilmeden ve anlaşılamadan ekonomik alanda işgal edilirken de,yeni sahiplerinin hizmetine koşulurken de uyanamaz. İşte emperyalistin istediği tam da budur.

- Böylesi acımasız savaşa direnebilen tek savunma ordusu basiretli öğretmen ve araştırmacılardır. Öğretmenini ve araştırmacısını aşağılayan, harcayan bir ulus emperyalizme teslim olmaya mahkûmdur.

***

Siyasi partilerin, ülke üzerinde oynanan oyunları topluma gösteren ve buna karşı çözümler üretebilen kadrolardan oluşması gerekir değil mi?

Peki Türkiye'deki tablo nedir?

Türkiye'de çok partili hayata geçişten sonra siyasi partiler, emperyalistlerin boyunduruğu altına girdiklerini, milli, dini veya sosyal idealleri kullanarak örtmek ve gizlemekle meşgul olmuştur. Milliyetçileri temsil edenler Türk milletine, İslamcılığı temsil edenler İslâm dünyasına, sosyal adaleti temsil edenler çalışanlara ihanet etmektedir ama cahilleştirdikleri kitlelerin büyük çoğunluğu oynanan oyunu görememektedir.

Kurulan sistem, gerçekten milli bir siyasi yapı kurulmasına karşı da tedbirler almakta ve yeni hareketleri de işin başında kontrol etmekte ve toplumun nefes borularını kesmektedir.

Medya da kurulan sistemin parçası haline getirilmiştir. Güçlü bir medya ağı oluşturmak ekonomik güç gerektirdiğinden, kaynaklar da zaten sistem tarafından dağıtıldığından çıkış yolları tıkanmaktadır.

Şimdi sosyal medya sistemi, alternatif gibi görülse de emperyal projelerin temsilcisi olan siyasi kadrolar, onu da tamamen kontrol etmenin yollarını aramaktadır!

***

Peki çıkış yolu nedir?

Çıkış yolu, milli endişesi olan aydınların, bu tür yapılara karşı güçlerini birleştirmeleri değildir. Çünkü böyle olduğunda hedef haline getirilmekte, medya, emniyet ve yargı üzerinden iftira ve suçlama yöntemi ile toplum nezdinde etkisizleştirilmektedirler.

O halde Bilge Kağan'ın Orhun yazıtlarında dediği gibi "orduyu yayarak düşmana karşı koymak" gerekir.

Veya Atatürk'ün dediği gibi "Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır!"

Buradaki "ordu" kavramını "silâhlı ordu" diye göstermek isteyenler olabilir! Ben, yurdun her köşesinde oluşturulacak üç kişilik, beş veya onbeş kişilik "düşünce timleri"nden bahsediyorum!

***

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, bir toplantıda "Askeri stratejide sıklet merkezine ne kadar güç yığarsanız yığın, az gelir." demişti.

Fakat günümüzdeki mücadele öyle bir noktaya geldi ki önce siyasi partileriniz eliyle devletiniz ele geçiriliyor, sonra da devletinizin bütün kurumları, milleti çökertmek için kullanılıyor!

İktidarlara karşı güçlerinizi birleştirerek mücadele ettiğinizde de devlete karşı mücadele ediyorsunuz gibi suçlanıp, mahkûm ediliyorsunuz! Yani çabalarınız boşa gidiyor. O halde herkes kendisini veya kendi grubunu sıklet merkezi kabul ederek yani "aklını kullanarak" mücadele etmelidir! Başarı kesindir!

Yazarın Diğer Yazıları