Önce içeriyi sağlama almak

HDP, küçük marjinal gruplar ve kendilerini 'aydın' yerine koyan bazı sanatçılar dışında, toplumda Afrin operasyonuyla ilgili tam bir mutabakat var… Ortaya çıkan tablo, aksine çabalara rağmen, 2000'li yılların en büyük birlikteliğini gösteriyor…

Siyasî partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın tamamına yakını bu operasyonu destekliyor… Bu uyum, hem 'askerlerimize manevî destek' anlamında hem de 'bundan sonraki hamlelere cesaret kazandırma' anlamında son derece önemli…

***

Türkiye, sıkıntılı bir coğrafyada, takvimini kendisini belirlemediği bir savaşlar zincirine girdi… Çok kısa aralıklarla, düşman dediğiyle müttefik, müttefik zannettiğiyle bir anda düşman hâline gelebiliyor… Yakın zamanda durulması beklenmeyen topraklarda aslında kendisine 'hayat alanı' açmıyor, mevcut egemenlik alanının bekasını düşünüyor, düşünmek zorunda…

Bu zorlu şartlar ve takvimde, en kritik hamle, sadece düşmana karşı doğru pozisyon almak değil, içerideki birliği korumak ve onu her zamankinden daha çok tahkim etmek olmalı… İçerideki parçalanma, dışarıda elde edilecek mevzileri anlamsız bırakabilir, çok daha tehlikeli yarılmalara yol açabilir…

Ülkemiz, 'öteleyici dil'den çok çekti… Birlikte gülmeyi ve birlikte ağlamayı unutalı çok oldu… 'Düşman' gibi taraflar, siyaseten farklı düşüneni 'ayrı cephe' gibi gören toplumsal kesimler oluştu… Birliğimiz, örseleyici, incitici, kırıcı dille defalarca zedelendi…

Bütün bunlara rağmen Afrin operasyonu âdeta o toplumsal yaraları da sarmaya yaradı… Çok geniş bir mutabakat oluştu… Belli ki, Türkiye uzunca süre Ortadoğu'da düşmanlıkların hedefi hâline gelecek… Dolayısıyla bu mutabakat ve içerideki birliğin güçlendirilmesi çok açık bir mecburiyet… Böylesine düşmanlık zincirinin üzerine, bir de içeride kafa ve gönül parçalanması yaşarsa, varlığımızı korumakta zorlanacağız…

***

'Müttefikimiz' diye düşündüklerimizin, tarihin en kanlı örgütlerine silah yağdırdığı, onlara ordu kurdurduğunu gördüğümüzde ilk yapacağımız şey, potansiyel hamleleri tahmin ederek, milletin birliğini sağlamak, iç barışı kuvvetlendirmek olmalıydı… Çünkü bu projeler karşılığında en büyük silahımız, tanklarımız, obüslerimiz, uçaklarımız değil, içeride kuracağımız sarsılmaz bir millî birlik, kardeşlik ve iç barıştır…

Bu savaşın, sınırımızda böylesine mesafe alıp, bize bulaşmaması zaten emperyalizmin doğası aykırıydı… Askerlik kuralıdır: "Cephede talim olmaz…" Yani bütün planlarınızı, hazırlıklarınızı, lojistiğinizi ve eğitiminizi cepheden önce yapacaksınız…

Şartların sürüklemesi sonucu Türkiye topyekûn bir cephe hâline gelecekse, o cephenin şimdiden iyi düzenlenmesi gerekiyor… Bu anlamda Afrin operasyonu bir ilaç oldu… İstisnalar dışında yürekler toplu vurdu…

***

Bu tabloyu bozmamak için iç siyaset bulaştırmamak, buradan lehte veya siyasî rakiplerin aleyhinde fırsat çıkarmaya çalışmamak lâzım… Bir partinin veya grubun değil, millî varlığı hedef hâline getirilmiş bir ülkenin refleksidir yaşanan…

Operasyonlarda bir aksama, iktidara çakmanın bir yöntemi veya operasyonlardaki başarıdan siyasî kâr elde etme düşüncesi, hem bu yönteme tevessül edenleri sıkıntıya sokacaktır, hem de bundan sonraki hamleleri zayıf düşürecektir…

Temenni etmesek de uzun soluklu savaşlara hazır olalım… Bölge durulmadan Türkiye'ye rahat yok… Kısa vâdede durulma ihtimali de olmadığına göre ve ayrıca PKK'nın varlığı bölgede Arap baharı sonrası ortaya çıkan olaylardan çok önceye dayandığı ve kendince varlık gerekçesini koruduğuna, üstelik arkasına açık açık ABD desteği aldığına göre bizim 'sürekli eli tetik'te olmaktan başka çaremiz yok…

Onun için iç barış ve kardeşliğimiz her zamankinden daha hayatî pozisyona geldi… Siyasîler, önce bu cepheyi sağlam tutmak mecburiyetindeler… Çok kritik bir dönemdeyiz ve burada oluşabilecek her gedik düşmana yarar, askerlerimizin maneviyatın bozar, gelecek hamlelerimizi olumsuz etkiler…

Yazarın Diğer Yazıları