‘Ölüme Açılan Estetik Kapı’
Hüzün günlerindeyiz. Minik minik yavrular, istismara, ihmale kurban gidiyorlar, genç kızlar, kötü niyetlilerin vahşetine uğruyorlar, kadınlar kocalarının kurşunlarıyla yerlere seriliyorlar.
Sık sorulan soru: Neden son dönemlerde sürekli kan akıyor? Hemen her gün neden iğrençlik haberleri duyuyoruz?
Psikologlarımız, sosyologlarımız bunları araştırmalılar. Yine devleti yönetenler de kendi zamanlarında caniliklerin artışı üzerinde durmalılar.
Dünya ölümlüdür. Sıralı sırasız toprağa düşüyoruz.
Prof. Dr. Mehmet Samsakçı’nın “Türk Mezar Taşı Edebiyatı”nın “Gözden geçirilmiş yeni basım”ı çıktı. Eserin üst başlığı “Ölüme Açılan Estetik Kapı”. (Bilge Kültür Sanat Yayınları, 360 s.)
Prof. Dr. Mehmet Samsakçı’nın önemli bir çalışmasını daha hatırlatacağım: “Siyaset ve Roman”. Doktora tezi. Bu eser “Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde Parti / Particilik Algısının Türk Romanına Aksi (1909-1980)”, “Siyaset ve Roman” başlığıyla Ketebe yayınları arasından çıktı. (476 s.)
“Müslümanlarda tefekkür ve tevekkül esastır. “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn (“Biz Allah'tan geldik, Allah'a döneceğiz.”) denir.
Burada “tefekkür” ve “tevekkül” kavramlarıyla karşılaşırız. Bu iki kavramın, mezar taşları edebiyatıyla yakın alâkası vardır.
Tefekkür, dinî terim olarak “Herhangi bir şey hakkında düşünme, kafa yorma, zihni çalıştırma, işin şuuruna varma, günahlarını, yaratılanları ve kendini düşünme, Allah’ın yarattığı şeylerden ibret alma”dır.
Gazzâlî, “tefekkür” için “Nurların anahtarı, basiretin başlangıcı, ilimlerin ağı ve bilgi ve kavrayışın (bunları elde etmeye yarayan) tuzağıdır.” der.
Tevekkül dinî terim olarak “Bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi” diye açıklanır.
***
Prof. Dr. Mehmet Samsakçı, “Türk Mezar Taşı Edebiyatı”nın “Ön Söz”ünde: “Elinizdeki bu çalışma, bu şâhideler yani mezar taşları üzerinde bulunan bir edebî geleneği ama daha da önemlisi, burada yansıyan çeşitli ‘zihniyet’leri, hassasiyetleri, kabulleri ortaya çıkarmak üzere kaleme alınmıştır.” der ve hocası Prof. Dr. Fatih Andı’nın “Eski mezar taşlarımızın kitabeleri, tarihî, dinî, sosyolojik ve belki de psikolojik birer vesika olmanın yanı sıra, üzerinde yazılan şiirlerle edebî açıdan da birer değer ifade eden; tahripten ve yağmadan kurtulduğu kadarıyla incelenmesi gereken güzelliklerdir.” anlatışına yer verir.
“Türk Mezar Taşı Edebiyatı”nın ana başlıkları:
1. Bölüm: Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Tarihinde Ölüm Düşüncesi
2. Bölüm: 18. Asırdan Cumhuriyet’e Mezar Taşı Kitabeleri
Hüve’l-Bâkî: Osmanlı Mezar Taşı Kitabelerinde Yaşayanları İkaz
Hû Dost!: Dervişin Rıhleti veya Âhirete Doğmak
Türk Mezar Taşı Edebiyatında Meslekî İçerik
“Bir Gonce Gül İdim Açılmadan Soldum”: Kadın ve Ölüm
Tıfl-ı Nâzenînim Unutmam Seni: Çocuk ve Ölüm
“Vatan ve Milletime Senelerle Ettim Hizmet”: Millî-Vatanî Metinler
Politik Kitabeler
3. Bölüm: Cumhuriyet Dönemi Mezar Taşı Estetiği ve Edebiyatı
Sessiz Bir Muhalefet: Harf İnkılâbından Sonra Arap Harfleri Kitabeler
İrtihâl-i Dâr-ı Bekā’dan “Sonsuzluğa Yürümek”
Günümüz Mezar Taşlarından Birkaç Örnek
4. Bölüm: Şairin Mezar Taşı
Mezar Taşının Öznesi ve Nesnesi Olarak Şair
5. Bölüm: Türk Edebiyatında “Kitâbe-i Seng-i Mezar
***
Mezar taşları ağırlıklı olarak dinî mahiyettedir. Özellikle Cumhuriyet döneminde, seküler metinleri sık görürüz.
Yazar, mezarlara dair şu bilgileri verir:
“Mezarların, bir şehrin veya ülkenin popülâsyonu, ekonomik ve sosyal tabakaları, sanatsal ve kültürel seviyesi, kısaca bütünüyle sosyo-kültürel geçmişi, yani modaları, gelenek ve âdetleri hakkında çok ciddî bilgi kaynakları oldukları konusunda bütün araştırmacılar hemfikirdir.” (s. 36)
Tanınmış şair yazarların mezar taşlarında farklı ifadelerle karşılıyoruz. Sadece ölenler için değil, parodi için mezar taşı şiirleri yolu açmışlardır.
Cemal Süreyada Yusufçuk dergisinin, 1979 sonları ile 1980 başında çıkan 6 sayısında (7, 9, 10, 11, 12, 13) 6 adet mezar taşı kitabesi neşretmiştir. Bugün Sevda Sözleri’nde ‘Mezar Taşı Çiçekleri’ başlığı altında okuyucuya sunulan bu 6 kitabe İlhan Berk, Refi Cevat Ulunay, Çetin Altan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi ve “Kontenjan Senatörü bir bayan” hakkındadır. Cemal Süreya’nın ve genel olarak II. Yeni’nin aykırı tavrı burada da kendisi gösterir ve Süreya, bu kitabelerden bazılarını kendisinden bile sonra vefat edecekler için yazar. Bir başka deyişle, bu şiirlerin neşredildiği 1979 yılı içerisinde İlhan Berk, Çetin Altan, Dağlarca, Cahit Külebi hayattadırlar, dahası Cemal Süreya’dan çok sonra vefat etmişlerdir.
Kitabe değil ‘çiçek’ başlığıyla neşredilen bu kıt’aların bazısı medih, bazısı hicivdir ve şiire konu olan kişinin öne çıkan bir özelliği vurgulanmıştır. Örneğin İlhan Berk’in mezar taşı şudur:
70.000 aşk ve 90.000.000 dize
Ünlü şair İlhan Berk burda yatıyor
N’olur yolcu, sevaptır, sakın üşenme
Yukardaki sayıya bir sıfır da sen ekle
(...) Her hâlükârda denilebilir ki Cemal Süreya’nın bu 6 kıtasında kitâbe-i seng-i mezar türü çok orijinal, sıra dışı ve seküler bir karakter kazanmıştır.” (s. 340-341)
***
Tarihin bir anahtarı da mezar taşlarıdır.
Okumak lâzım.