Öcalan, Türk ve Erdoğan'ın "süreç" tuzağı!
Ne demişti Abdullah Öcalan avukatlarına?
“1-1.5 ay sonra süreç farklı bir yöne de çevrilebilir. Sonbahara kadar çok şey değişebilir. Savaş olursa kopuşa gider. Biz ısrarla barışı savunuyoruz, barışı getirmeyenler sorumlu olur. Türkiye’deki mevcut statüyü Kürtler kabul etmez, bu statü kabul edilemez.
10 Şubat 1922 tarihinde Meclis’in gizli oturumlu 18 maddelik bir kararı var. Bu karar 64 red oyuna karşılık 373 kabul oyuyla kabul edilmiş bir yasadır. Dikkat edilirse 64’e 373. Bu, Meclis arşivlerinde mevcuttur, devlet yetkilileri bunu biliyorlar. Bu kararla Kürdistan’a başta özerklik olmak üzere birçok hak tanınmış. Benim bu tarihli oturumdaki karardan haberim yoktu, bilmiyordum. Yine 1921 Anayasası var. Bu ülkenin ve Cumhuriyetin kuruluş aşamasında hazırlanan bir anayasadır. Bunun uygulanmasını istiyoruz. Diyoruz ki, bu kararı sizin meclisiniz aldı, bunu uygulayın.
Gül ve Erdoğan’a daha önce defalarca mektup yazdım. Yedi yıldır sabrediyorum. Önemli açıklamalar yapıyorlar, hadi buyrun yapın. Çözeceğiz diyorsunuz niye çözmüyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı sizde olacak, devletin en önemli üç yetkilisi sizden olacak, yine de siz çözmeyeceksiniz, o zaman bu bir oyalamadır. Anayasa yapacağız, hazırlayacağız diyorsunuz, yapmıyorsunuz. Yapsanıza demokratik anayasayı, çıkarsanıza. Mesele demokratik bir anayasa ile çözülebilir, niye yapmıyorsunuz? Erdoğan bu süreci yürütemiyor.”
* * *
Peki DTP’nin parti bildirisi nasıldı?
“Kürt halkının ve tüm demokrasi güçlerinin vermiş olduğu mücadele, demokratik dönüşümün itici gücü olarak, Türkiye’yi bir değişim sürecine sokmuştur. Uzun vadede geri dönüşü olmayan, giderek demokratikleşmeye evrilen bir süreç başlamış olmakla beraber; hâlâ değişime, demokratikleşmeye direnen güçler bulunmaktadır.”
Ahmet Türk bir ay önce ne diyordu:
“Önemli fırsatların yaratıldığı bir süreçteyiz. Bu konuda yaratılmış olan bu fırsatın, yani Kürtlerin bir bütün olarak barış için ortaya koyduğu bu tavrın mutlaka yanıtlanması ve demokratik sivil yöntemlerle bu sorunun çözümü konusunda adım atılması gerekmektedir.”
Ahmet Türk, bu adımı atan Tayyip Erdoğan ile görüşmesinden sonra ne dedi?
“Biz, genel olarak bu süreçte bir projeyle ortaya çıkmanın doğru olmadığını ifade ettik. Bunu zaman içinde daha olgunlaştıracak, toplumun her kesiminin düşüncesini alacak bir sürecin başlaması konusunda, düşüncelerimizi ifade ettik.”
Peki Başbakan ne dedi?
“Bilindiği gibi bir sürecin içindeyiz. Bu sürece yönelik olarak bugün yapmış olduğumuz toplantıyla geleceğe yönelik umutlarımızın daha da arttığı inancındayım. Bazı şüphelerin kalkmasına yönelik adımlar olacağına inanıyorum. Bunları belki kısa zaman içerisinde aşmak mümkün değil ama kısa, orta ve uzun vadede bunları aşacağımıza inanıyorum.”
Bu arada Erdoğan Berat Kandili’ni kutlarken “Milletimizin birliğine, beraberliğine, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle vesile olmasını temenni ediyorum” da dedi.
* * *
Görüldüğü gibi, konuşmalar arasında ortak tema, meselenin süreç içinde çözülmesi düşüncesidir.
Süreç, bugün suç olan girişimleri, Anayasa ve Ceza Yasası değişikliğiyle suç olmaktan çıkarmayı da öngörüyor. Hakimler ve savcılar üzerindeki baskının asıl sebebi, Türkiye’nin milli devlet yapısının değiştirilmesinin önünde engel olarak görülmeleridir. Yüksek hakimleri de kendileri seçecek şekilde yasaları değiştirince, mesele kendiliğinden çözülecek zannediyorlar.
Süreç dedikleri, Türk Milleti’ne kurulmuş bir tuzaktır. Türkiye’yi etnik temelde yeniden yapılandırma tuzağıdır bu! Ve Yüce Divanlık suçtur!