Obama'nın Atatürk ve İslâm sevgisi!
Ziyarete geçmeden önce Obama’nın, Tayyip Erdoğan’ı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne nasıl ikna ettiğini Der Spiegel nasıl yazmış okuyalım:
“Obama Gül ile konuştu ve Erdoğan’a telefon etti, güya onun tereddütlerini giderdi. Merkel ve Sarkozy, ikisi de aynı şekilde bir güç uygulaması (kraftakt) dediler. Sarkozy diğer NATO devletlerinin ‘büyük kararlılığının’ etkisini gösterdiğini vurguladı. Sarkozy’nin alışılmış tantanalı konuşmasına göre ’Sonunda güç kazandı!’”
Böyle olduğu için Rasmussen, İstanbul’daki Medeniyetler İttifakı toplantısında, “Önceliklerimden biri,Müslüman dünyası ile diyalog ve ilişkileri artırmak olacak” diyerek Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürler konusunda özür dilemedi, Roj TV konusunu da zamana yaydı!
* * *
Obama ise Anıtkabir özel defterine yazdığı yazıda, “ABD’nin 44’üncü Başkanı olarak Atatürk’ün Türkiye vizyonunu desteklemeyi ve ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesini gerçekleştirmeyi sabırsızlıkla bekliyorum” dedi.
Bu ifadeden anlaşılan odur ki, Amerikan yönetimi, Atatürk’ü karalayarak Türkiye’yi kendi politikalarına mecbur edemeyeceğini anlamıştır. En azından TSK’yı henüz çözemedikleri için Atatürk’ün Türk devletinin temeli olduğunu gözardı etmiyorlar.
Gül-Obama basın toplantısında ise Ermeni iddiaları sorulunca Obama, soykırım konusundaki görüşünün değişmediğini, ancak şu anda Gül’ün Ermenistan ile sürdürdüğü müzakereleri desteklemek durumunda olduğunu söyledi. Gül de bunun üzerine 1915 olayları hakkında bir tarih komisyonu kurulmasını önerdiklerini, olaylar sırasında Türkler ve Müslüman nüfusun çok büyük bir kayba uğradığını hatırlatarak kendisine yönelebilecek eleştirileri kesmeye çalıştı.
* * *
Obama, Meclis konuşmasında “ABD hiçbir zaman İslam’la savaşta değildir, olmamıştır, olmayacaktır. Esasen Müslüman dünyasıyla olan ortaklığımız kritik öneme sahiptir. ABD’nin Müslüman toplumlarla olan ilişkisi sadece terörizm karşıtlığıyla sınırlanamaz. Biz daha kapsamlı dahil olmak istiyoruz bu sürece” dedi ve bir Türk deyimi kullanarak “Yangına körükle gidemeyiz, her şeyi güç ile çözmek mümkün değildir” diye konuştu.
Irak ve Afganistan’ı işgal etmek sanki yeterince yangın çıkarmak değil miydi? Yangını kendiniz çıkaracaksınız, Türkiye’yi de etnik ve dini farklılıkları kullanarak çözmeye uğraşacaksınız, başaramayınca yeni bir başkan ile “barış yolu”na döneceksiniz! Bunu yaparken de daha önce Yeni Dünya Düzeni, Küreselleşme, Büyük Ortadoğu Projesi diye sunup tutturamadığınız projeleri, Türkiye’ye “Yeni Osmanlı” gömleği giydirerek, yani Türk halkını aldatarak uygulamaya çalışacaksınız. Üstelik, Türkiye’nin iç işlerine karışıp, Ruhban Okulu’nun açılmasını ve Kürtçe eğitim hakkı tanınmasını isteyeceksiniz!
* * *
Bu temaslardan sonra, aklıma ünlü yazar Erich Maria Remarque’nin “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!” adlı romanı geldi.
Evet ABD biraz taktik değiştiriyor, bükemediği Atatürk’ün elini geçici olarak öpüyor, İslâm dünyasına sevgilerini sunuyor ama stratejisi hiç değişmedi, “dostluk”, “ortaklık” gibi laflar, projeler, bunların hepsi tiyatro!
Amerikan cephesinde değişen bir şey yok!
Asıl olan Amerika’nın Türkiye’yi Avrasya’da gelişen ittifaka kaptırması halinde süper güç niteliğinin sona erecek olması. Bu yüzden şimdilik Türkiye’ye mecburdurlar!
Bir peygambere hakareti, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirecek kadar İslam düşmanı olan birini Türkiye’ye baskı yaparak NATO’nun başına getiren Obama’nın, Bush’un Körfez Savaşı’na “Haçlı Seferi” diye başladığını unutturması mümkün mü?
Belki mümkün ama lafla değil, icraatla!