O zaman sonuçsuz kalan 3 mektup...

Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, dün SÖZCÜ'ye verdiği demeçte, döneminde Adnan Hoca'ya yapılan ve yarım kalan operasyonu anlatırken bomba şeyler söyledi;

"Onları içeri aldığımda o dönem parlamentoda siyasi partilerin özellikle Fazilet Partisi vekillerinden bazısı 'bunlar iyi çocuklar, bunları bırak' diye üzerime çöktü. Siyaseten baskı yaptılar."

Yıllarca, siyasi kulislerin ve Meclis koridorlarının tozunu yutan bir gazeteci olarak Adnan Hoca örgütüne başlatılan operasyonu duyar duymaz kendi kendime sormuştum, "Acaba bu operasyonun ardından siyasi ayaklar ortaya çıkarılır mı yoksa bunda da FETÖ'de olduğu gibi siyasi ayakların üzerine kalın bir yorgan çekerler mi?" diye. Eğer işin o tarafına bir dalınırsa Meclis'te bir değil çoklu sayıda partide fırtınalar kopar!. Sorumuzun cevabını zamana bırakalım...

Adnan Hoca örgütünün bir zamanlar hedefe koyduğu ve gazete ilanları verdiği siyasetçilerden bir olan AKP eski milletvekili Emin Şirin'i hatırladım. Şirin, 2006'da aktif milletvekili iken dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Necmettin Erbakan'a yazdığı mektupları, aldığı alamadığı yanıtları anlattı. Aşağıda okuyacağınız uzun röportajda söylediklerinin hepsini belgeledi. Ancak yer darlığından kullanamayacağım. İşte gündemi alt üst edebilecek o söyleşi:

---Sadettin Tantan, bir işaret fişeği attı. Sizin aktif vekilliğiniz döneminde de bununla ilgili bilginiz olduğu aklımın bir köşesinde duruyor...

Hafızanız sizi yanıltmaz hatta belki gazete ilanlarını bile hatırlıyorsunuzdur. Bizim hakkımızda, Sadettin Tantan, Adil Serdar Saçan, Emin Şirin, Tuncay Özkan için tam sayfa ilanlar verdi Adnan hoca. Kendisi ile uğraşan herkese düşman oldu. Ben şöyle anlatayım Adnan hocanın sıkıntısını. Bunun hepsinin belgeleri de var. Bağlayacağım yer de sizi şaşırtmasın. Ergenekon kumpasının dibinde de var Adnan hoca.

Benim 2006'da o zaman Ak Parti'den istifa etmiştim ama aktif milletvekili olduğumu gören anneler, kızlarını kaptıran anneler beni geldiler buldular Meclis'te. Ve dediler ki, 'Bu çocukları kurtarmak için ne yapabiliriz?' Hakikaten anlattıkları çok acıttı. Çünkü şöyle, yalnız kızları alıp götürmüyor bir de mal mülk alıyor. Yani kızın üzerine daire varsa daireyi de onlara devrettirtiyorlar falan. Bunun üzerine ben acıdım bunların durumuna ve duruma biraz hukuki açı haricinde insani açıdan da bakmaları için birkaç mektup yazdım. Cemil Çiçek o zaman Adalet Bakanı'ydı ona yazdım, Sayın Başbakanımıza şu an Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan'a yazdım. Necmettin Erbakan'a yazdım bir de. Necmettin Erbakan'a niye yazdığımı sorarsanız bizim sohbetlerimizde Necmettin hoca, Adnan hocanın 'Harun Yahya' takma isimle yazdığı kitapları ve önemsediğini bize anlatırdı O kitaplardaki bulguları ciddiye alırdı Necmettin hoca. Oradan bir tanışıklıkları da olduğunu biliyorum. Necmettin hocaya da mektup yazdım; böyle böyle çok büyük sıkıntıları var ailelerin. İnsani açıdan siz de buna bir bakarsanız hocam iyi olur diye. Netice çıkmadı. Bu arada netice çıkmamasının sebebini şöyle söylediler. Dediler ki; 'Bu çocukların hepsi reşit. Reşit bir insanın kendi rızasıyla Adnan hocanın yanında durması veya malını mülkünü devretmesi bizim devlet olarak karışabileceğimiz bir konu değil.'

---Kim söyledi bunu Emin Bey?

Cemil Bey'le konuştum o söylemişti. Sonra Necmettin hocadan da dolaylı olarak buna benzer bir şey geldi; 'Yapamıyoruz bir şey, çünkü reşit çocuklar. Hallerinden memnunlar.' Bu arada da bir mahkeme açılmıştı İstanbul'da. O mahkemeye de destek olsun diye gittim. Mahkemeyi ebeveynler çocuklarının kurtarılması için açmıştı. O mahkemeye ben gittikten sonra tabii Adnan hocacılar delirdi ve hücum etmeye başladılar bize. Bu hücumların sonucunda hedefe koydukları gayet basit. Bakın sayacağım şimdi size. Sadettin Tantan, Emin Şirin, Adil Serdar Saçan, Tuncay Özkan, Ümit Sayın ve Taha Akyol ile ilgili bir şey vardı. İşin garabetine bakın burada ismi geçen Akit gazetesinde filan böyle ilanlar yayınlandı hakkımızda. İşin garabetine bakın, Sadettin Tantan hariç Taha Akyol'u da dışarıda bırakalım hepsi Ergenekon sanığı oldular. Ben gözaltına alındım. Gözaltına alınıp çıktıktan sonra benim o zamanki avukatım Rezzan Aydınoğlu görüşmeye gidiyor gayriresmi bir görüşme yapıyor. Tapeyi yollayacağım size biraz sonra benim Ergenekon tapelerim de var Rezzan Hanım'ın bana telefonu. Rezzan Hanım telefonda diyor ki; 'Ben savcılarla konuştum bu senin hakkındaki yazıdaki ihbar mektubunu sanki Adnan hocacılar yazmışlar gibi düşünüyorlar' diyor.

---Sayın Erdoğan'dan mektubunuza bir yanıt gelmiş miydi?

Yok gelmedi. Yine annelerin bana söylediği; ben annelerin Emine Hanım'a da gitmelerini rica etmiştim. Gidip söylediklerinde Emine Hanım bu konu ile ilgileneceğini, insani olarak ilgileneceğini hatta zaman içerisinde kendi çocuklarına bile el atmaya teşebbüs ettiklerini serzenişte bulunmuş. İnsani olarak bu konuyla hassasiyet göstermiş Emine Hanım.

"Fehmi Koru"

Rezzan Hanım'ın bu konuşmalarından sonra enteresan iki şey daha oldu. Bunlar ne yaptılarsa benim Erbakan'a yazdığım mektubu ele geçirmişler orada kendilerine hakaret var diye Ankara'da savcılığa suç duyurusunda bulundular hakkımda. Takipsizlik verdi savcılık. İş orada da kapanmadı. Ondan sonra Türk Time'da bir röportaj çıktı. İşin can alıcı tarafına geliyorum. Bu röportajda Adnan hoca, Talat Atilla'ya diyor ki; bizim ismimizi veriyorlar yani Adil Serdar Saçan'la benim ismimi 'galiba bunlar Ergenekoncudur' diyor. Ve diyor ki, çok enteresan, röportaj 2008'de. 'Ergenekon'u bundan 10 sene evvel ilk defa ben yazdım ve adını ben koydum' diyor. 1998'de biz Ergenekon mergenekon hiçbir şey duymamıştık. Çünkü Ergenekon'un ilk defa adının geçmesi Fehmi Koru'nun 2000'de yazdığı bir yazıdaydı. Yenişafak'taydı sanırım o zaman. Ondan evvel biz Ergenekon mergenekon bilmiyoruz. Meğer Adnan hocanın kendisi Ergenekon'u ben yazdım ve adını da ben koydum diye 2008'de bunu söylüyor. FETÖ davalarının bazı avukatlarından Adnan Oktar'ın avukatlarının da beraber aynı kişiler olduklarını Ahmet Yavuz dün söylemiş. Şimdi bütün bunları topladığımız zaman Ergenekon kumpasının temelinde ki bunu FETÖ'nün organize ettiğine dair hiç kimsenin bir şüphesi yok FETÖ'cülerin organize ettiğinin. Orada FETÖ ile Adnan hocanın bir iş birliğinin olduğunun neredeyse itirafı var. Konuya bir de bu Ergenekon kumpasının organizasyonunda FETÖ ile Adnan hocanın beraber hareket edip etmediğine de bakmak gerekir diye düşünüyorum.

---Adnan hoca örgütünün -Sadettin Tantan'ın demecinden hareketle soruyorum- bu operasyonun sonucunda siyasi ayaklarını görebilir miyiz? Çıkartılır mı veya bu operasyonun sonucu nereye varır?

İkisini birbirinden ayıralım. Siyasi ayağı var mı derseniz. FETÖ terör örgütünün içinde, bil fiil içinde çalışmış siyasilerin olduğunu biliyoruz. Benim Kardan Adam kitabımda da yazıyor bu. Yani beraber hareket eden siyasiler olduğunu biliyoruz. Adnan hocaya geldiğinizde ben Adnan hoca ile beraber hareket eden siyasi olduğunu zannetmiyorum. Adnan hocaya ya sempati duyduğu için veya korktuğu için müzahir davranan siyasiler vardır. Şöyle, sempati duyanlar Darwinizm'le uğraştığı için dini akideleri dolayısıyla Darwinizm'e karşı olan Refah, Fazilet veya o içinde olan veya muhafazakâr insanlar vardır olabilir. İkinci kategoride korkan insanlar. Yani bu şantaj şebekesi çünkü, bu bir şantaj şebekesi. İnsanlara iftira atmaktan çekinmeyen, aynı FETÖ gibi FETÖ metotları ile kumpas imal eden, evrak imal eden ahlaksız bir şebekeden bahsediyoruz. Aman bana bulaşmasın diye onların taleplerini yerine getiren çok ciddi bir teşkilat olduğunu zannediyorum.

---Onca yıl arkasından bu çok görünür bir örgüt olmasına rağmen neden bugün bu operasyon yapıldı?

Çok güzel bir soru. Dün bana bir televizyon kanalında da aynı soruyu sordular. Ben esprili bir şekilde herhalde başkanlık sisteminin ilk müspet icraatıdır dedim. İnşallah da öyledir ama bugüne kadar niye böyle olduğunu bilmiyorum. Ancak Türkiye'nin bugünkü şartlarına bakarsak gerek İçişleri Bakanı gerek Adalet Bakanı özellikle İçişleri Bakanı'nın bilgisi olmadan böyle bir operasyonun yapılması kabil değil. Zannederim vakti geldi. Şeye de çok dikkat etmek gerektiği kanaatindeyim, iddiaların içindeki dış bağlantı konusuna. Belki de o konuda da devletin bir hassasiyeti veya rahatsızlığı vardı, bunlar bir araya geldi ve zamanı böyle geldi. Tevafuk olarak da yeni başkanlık sisteminin ilk icraatı oldu. Korkunç bir örgüt, örgüt değil bu çete. Korkunç bir çete. İnsanları korku ile böyle yürüttüler diye düşünüyorum.

Emin Şirin, Fehmi Koru'yu bildiklerini anlatmaya çağırıyor!..

Yazarın Diğer Yazıları