''O inancın temsilcisi'' kim? Din polisleri mi?
Tayyip Erdoğan, halen yargı aşamasında olan, bir çocuğa altı yaşından itibaren tecavüz edildiği iddiasıyla ilgili olarak nihayet konuştu ama tarikat veya cemaatleri veya bazı vakıfları, isim vermeden "inancın temsilcisi kurumlar" olarak gösterdi...
Erdoğan, "Her şeyden önce, böyle bir hadiseyi milletimizin inancıyla ve o inancın temsilcisi kurumlarla irtibatlandırmak, en hafif ifadesiyle ahlaki olmayan bir çarpıtmadır. Diyanet İşleri Başkanlığı''mızın en üst düzeyde görüşünü dile getirdiği, yanlışlığını belirttiği, kınamasını yaptığı bu meseleyi hala dinimizle ilişkili hale getirmek, ancak art niyet ürünü olabilir." dedi...
***
Bu ifade hem dini hem de hukuki açıdan sorunludur.
Erdoğan ilk cümlede bir kurumdan değil, kurumlardan söz ediyor... Bir defa İslam dininde dinin temsilcisi olan bir kişi, kurum veya zümre yoktur. Tarikat veya cemaatleri bir tarafa bırakın, Diyanet İşleri Başkanlığı da "o inancın" yani İslam dininin temsilcisi değildir.
Konunun İslam''da evlilik yaşı ile ilgili boyutunun tartışılması ise Erdoğan''ın gösterdiği gibi dine saldırı değildir. Çocuk yaşta evliliğe dair uydurma hadisler varsa, bunlar elbette tartışılmalıdır. Fakat tarihte yaşananlar bir tarafa, bugün 6 yaşında çocuğun evlenebileceğini söyleyenler ve bu söylemi uygulayanlar var. Bunlar kendilerini fetva vermek makamında görüyor ve İslam''ın temsilcisi gibi konuşuyor.
***
Hukuki açıdan bakılırsa, Türkiye''de tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Vakıf veya dernek adı altında faaliyet gösteren tarikat ve cemaat gibi kurumların, İslam''ın temsilcisi gibi gösterilmesi, devleti çökertir! Bu sebeple, AKP hakkındaki kapatma davasında, partinin demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemleri sebebiyle yıllık devlet yardımının yarısından yoksun bırakılmasına karar verilmişti...
Kanuna karşı hile yöntemi ile vakıf adı altında faaliyet gösteren tarikat ve cemaat yapılanmalarının, Cumhurbaşkanı, AKP ve birçok siyasi parti tarafından dinin temsilcisi sayılması nedir peki?
***
Biliyorsunuz, ortada bir sorun yokken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "başörtüsü sorununu yasayla çözelim" önerisinde bulundu, AKP adına Tayyip Erdoğan, "Anayasa ile çözelim" diye karşılık verdi ve 336 milletvekilinin imzasıyla anayasa değişikliği teklifi, TBMM Başkanlığı''na sunuldu.
Değişiklik metnine göre Anayasa''nın 24. maddesine özetle "Hiçbir kadın, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı kamu hizmetlerinde bulunma veya bu hizmetlerden yararlanmada herhangi bir ayrımcılığa tabii tutulamaz." ana fikirli iki fıkra ekleniyor.
Bu değişikliğe göre, bir kadın hâkim, savcı veya avukat, duruşmaya, sadece gözleri görülecek şekilde, kara çarşafın üstüne cüppe giyerek girebilir veya Afganistan''da olduğu gibi burka da giyebilir...
Peki ya erkekler? Daha şimdiden İstanbul''un her sokağında sarıklı-cüppeli insanlar dolaşmaya başladı. Şimdilik sadece selam veriyorlar ama yarın her olaya polis gibi müdahale edebilirler…