O belgeselin hesabı ortada dururken!
Aday değil ama vaatleri var!.. Bunları kim, nasıl, nerede gerçekleştirecek belli değil... Diğer yandan "Artık devleti biz yönetiyoruz, bizim sözümüz dinleniyor" edebiyatıyla, elde kalan son parçanın sadakatinin sürmesi isteniyor...
Madem artık devleti siz yönetiyorsunuz, bari şu belgeselin hesabını bir sorsaydınız, devletin televizyonundan... Önce o belgeseli bir hatırlatalım:
Ekim 2015'te, yani 1 Kasım 2015 genel seçimlerinden önce Fetret isimli belgesel oynatıldı TRT 1'de... Belgeseli o zaman gündeme getirmiştim:
Derin devlet, JİTEM aracılığıyla cinayetler işliyor!.. Mâsumlar öldürülüp kuyulara atılıyor, üzerlerine gübre dökülüyor!.. Beyaz Toros'a binen geri gelmiyor!.. Jandarma araçlarında uyuşturucu taşınıyor!.. Hemen yanı başındaki öldürülünce kendisinin de öldürüleceğini anlayan köylü, askerlere/polislere "Bari iki rekat namaz kılayım da öyle öldürün" diye yalvarıyor!.. Devletin üniformasını ve silahını taşıyan gaddar katiller, zavallı köylünün 1500 Markını da cebe indirip, kafasına sıkıyorlar, oracıkta canını alıyorlar!.. O câniler 90'lı yıllarda ülkücü çetelerle iş birliği yapıyorlar!..
Bu ifadeler, 'Gece Yarısı Ekspresi' türü, Türkiye düşmanlığı üzerine kurgulanmış bir filmden alınmadı... Türkiye düşmanı bir ülkenin televizyonunda gösterilmedi... PKK'nın yayın organlarında filan da değil... Doğrudan doğruya TRT 1'de yayınlandı bu hezeyanlar, Salı akşamı...
***
TRT... Devletin televizyonu... Yani milletin... Yani bizim...
'Fetret'... 1980 sonrası çalkantılı kesitleri işleyen bir program... Salı akşamı yayınlanan bölümün konusu 90'lı yıllar ve faili meçhullerdi... Kendisini 'JİTEM haber elemanı' olarak tanıtan birisi ve Avni Özgürel, İlnur Çevik, Gülay Göktürk, Oral Çalışlar gibi gazeteciler konuşturuldu senaryoya uygun biçimde...
Ana fikir şuydu: Türkiye'de ne zaman iyi şeyler olmaya başlasa 'devlet içinden ve dışından düşmanlar' düğmeye basıyorlar, provoke ediyorlar... Meselâ Turgut Özal, PKK'yla görüşmeleri başlattıktan sonra öldü!.. Talabani'nin tespitiyle 'öldürüldü'!.. Programı izlerken dehşete düşüyorsunuz... Bingöl'de 33 erin şehadetiyle ilgili bile PKK neredeyse masum ilân edilecekti!.. Cemil Bayık'la Abdullah Öcalan'a sormuşlar da, onlar da "Bizim haberimiz yok demiş" de vs... Sonra Lazkiye konuşmasında 'savaşçılarımızın eylemi' demiş veya sahiplenmek zorunda kalmış âdeta!.. Başbağlar bile faili meçhul!.. İfadelerine itibar edilen şahıslara bakın, bir de yayınlandığı televizyona!..
Tarafsız olması gereken devlet televizyonunda ülkücülere bu kadar ağır saldırılan bir başka program olmamıştır... Kandil seyahatlerinden tanınan gazetecilere göre 90'lı yıllarda ülkücü çetelerle iş birliği yapılmış, eski ülkücüler kullanılmış, büyüyen Kürt mafyasının pazarı 'ülkücü mafya'ya kaydırılmış!.. Derin yapılar, "Para Kürt'te olacağına ülkücülerde olsun" şeklinde pozisyon almış!.. Yine bunlara göre Behçet Cantürk gibiler 'Kürt iş adamı'ymış ve bu kimlikleri dolayısıyla Sapanca civarlarında öldürülmüş!..
Her kritik dönemde 'benim ülkücü kardeşlerim' diline sarılanların mutlak hâkim oldukları devlet televizyonunda ülkücülerin bu denli ağır ithamlar altında bırakılması ilginç... Ayrıca Başbakan'ın Van'da "Biz gidersek beyaz Toros gelir" sözleriyle TRT'de yayınlanan 'Fetret' belgeselinin aynı noktaya ateş etmesi anlamlı bir bütünü oluşturuyor...
***
Bunu yapan bir devlet televizyonu ve yaparken de terörle mücadeleyle görevli devlet organlarını yerin dibine sokan, adeta bir suç makinesi gibi takdim eden bir televizyon!..
Devletin askerinin, polisinin 'Öldürülmeden önce iki rekat namaz kılmak isteyen masum Kürt köylünün parasını gasp eden ve sonra kafasına sıkan' şeklinde gösterildiği bir televizyon!.. Üstelik Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet televizyonu!.. Bu kafa, terörle mücadele eden bir devlet kafası mı, yoksa "Onların yerinde olsam ben de dağa çıkardım" diyen kafanın devamı mı?
***
İşte böyleydi belgesel ve bizim itirazımız... Buyrun, madem devlette artık sözünüz çok geçiyor, 2 buçuk yıldır bekleyen bu hesabı sorun da takdir edelim... Sonra vaatlerinizi dinlemeye devam ederiz!..