Neremiz büyüyor?
Televizyonları takip eden okuyucularımız AKP’nin durmadan “Türkiye büyüdü”, “Türkiye’yi biz büyüttük” şeklindeki yorulmak bilmeyen propagandalarına şahit oluyorlardır.
Şimdi gelin nefsimizi, siyasi muhalefetimizi aklımızın gerisine alalım ve Türkiye’de en çok büyüyen şey nedir? diye soralım. Evet, bu bize göre ülkenin içine sürüklendiği güvensizlik ortamı ve iç savaş tehlikesidir.AKP’nin büyüttüğü en önemli iki tehlike budur. Üçüncüsü ise gelir dağılımındaki ağırlaşan dengesizlik ve adaletsizliktir.
Başbakan’a bir kaç rakam
Ne yazık ki “Körler ve sağırlar birbirini ağırlar” diyen atasözümüzle yandaş medya “Biz Türkiye’yi büyüttük” diyen iktidara bu gerçeği görmeyen bir inatla alkış tutmaktadır. Vakti olsaydı iktidar kadrolarına Napolyon Bonapart’ın esirlik günlerinde Saint Helen adasında kaleme aldığı hatıralarını okumalarını tavsiye ederdim.Yükselişten çukura düşmüş Napolyon aynen şöyle yazıyor: “İkbal devrinde seni sahip olmadığın meziyetlerle methedenlerin idbar (düşüş) döneminde işlemediğin günahlarla mahkum edeceğinden hiç şüphen olmasın”. Hiç kimseye Napolyon-vari bir son dilemiyorum. Ancak, siyasi yorgunluğun zirvesindeki sayın Başbakanın YGS’de uğradıkları yıkım sebebiyle yürüyen 2000 liseliden bahsederken; “Ne olmuş yani! Biz de istersek onların karşısında 5-10 bin genci yürütürüz” sözünün ne büyük bir talihsizlik olduğunu ifade edeyim. Çünkü mesele yürümek ve mevcut gergin ortamı ağırlaştırmak değil, yürüyen gençler ve aileleri taleplerinde haklı mı? Değil mi? diye sormaktır. Diyelim ki istekleri değerlendirmeye lâyık değildir. Haksızdır. Yine de cevap “biz de 5-10 bin genci istersek yürütürüz” olmamalıdır. Sayın Başbakan neyi büyüttüğünü görmek istiyorsa ben kendisine birkaç rakam sunayım;
Fiyatlar son derece büyümüştür. 2002 yılında 1kg dana eti 9 TL iken 2011’de 35 TL olmuştur.
2010’da 1kg ekmek için 1 TL ödenirken, 2011’de 2,10 TL ödenmektedir.
Ortalama memur emekli aylığı ile 2005’te 62 kg dana eti alınabiliyorken, 2011’de 39 kg dana eti alınabilmektedir.
Yine 2005’te ortalama memur emekli aylığı ile 255 kg beyaz peynir alınabiliyordu, bugün ancak 79 kg alınabiliyor.
Ülkemizde icradaki dosya sayısı 2002’de 10 milyon iken bugün 20 milyonlara ulaşmıştır.
Süper borçlanma
İşte size büyüyen rakamlar. Bir siyasi iktidar ülke sorunlarını derin bir sabanla çözme iradesi taşımazsa cilalı işler yapabilir. Rakamlar büyüyebilir. Yandaşlar “Sen büyüksün başka büyük yok” diyerek halay çekebilirler. Ancak, dalkavukların yaktığı mum hakikat güneşinin altında yok olmaya mahkumdur. Bakınız; yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin sigara kaçakçılığından yıllık vergi kaybı 2,5 milyar TL’dir. Sadece bu kaçakçılıktan doğan vergi kaybımız, vergi ödeme listesinde ilk yüze giren ve yurdumuzun iftiharı olan yurttaşlarımızın ödediği toplam verginin yaklaşık on
katıdır...
Bu kaçakçılığın yanında akaryakıt kaçakçılığı ise tam bir felakettir.Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının bir açıklamasına göre: “Kaçak akaryakıt yüzünden yıllık kaybımız 5 milyar dolardır. Sadece bu kaçakçılık önlenirse dışarıya olan borçlarımız kısa sürede ödenebilecektir. Kaçakçığın daha nice kalemleri var.”
2010 yılında vergi incelemesi yapan Hesap Uzmanları Kurulu incelemeye aldığı mükelleflerin 37 milyar gelir beyanında bulunurken, 174 milyar TL’yi devletten kaçırdıklarını tespit etmişlerdir. Ülkemizin doğusunda yıllardır söylenen bir tekerleme var: “Bir kg toz, bir otobos ve bir Toros.” Bu beyanda yer alan uyuşturucu kaçakçılığının yasa dışı getirisi de ayrı bir sorundur.
İktidar durmadan büyüme rakamlarından bahsediyor gerçekten büyüme ve refah yok...Ama süper borçlanma var.
Siyasi ihtirasımızı iktidar tutkumuzu, satılmışların poh pohunu topyekun şeytanın kandırmacalarını aklımızın gerisine alalım. O zaman sevimsiz olsa da acı gerçeği görürüz. Gerçeğe saygı duyanlar kalıcı başarıların sahibi olurlar.