Neden işbaşı yapmıyorlar?..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yenikapı mitinginden önce Başbakan Binali Yıldırım'a mektup gönderdi. Olağanüstü Hal kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde Anayasal sınırları, yetki aşımlarını tek tek anlattı. Kısacası "Meclis'e getirin geçirelim" dedi. Yıldırım "bakarız, ederiz" diye geçiştirdi. Kılıçdaroğlu, Yenikapı mitingine katılması ile inisiyatifi kaybetti. AKP, Meclis'i 19 Ağustos itibarıyla tatile sokma niyetinde. Belli ki KHK'lar hain darbe girişiminde bombalanan Gazi Meclis'ten bir süre daha kaçırılacak.
Bir hakkı teslim edelim;
15 Temmuz darbe girişimini araştırma komisyonu CHP'nin önerisi ve gayretleri ile kuruldu. Ne hikmetse, AKP hâlâ ipe un seriyor!.. Bu satırların kaleme alındığı saate kadar kontrol ettim. Tüm partilerin isim vermesine rağmen AKP hâlâ üyelerini Meclis Başkanlığı'na bildirmemişti. Kulislerden, AKP Grup Başkanvekillerinin "acelesi yok" şeklinde değerlendirmeleri kulağıma geldi. Anlam veremedim. 16 Temmuz sabahı başta TSK olmak üzere her kurumda operasyonlar yapılırken bomba yiyen Gazi Meclis'in, asli denetim unsuru niye beklemeye alınır?..
"Darbe girişimini araştırma komisyonu neden soruşturma komisyonu olarak oluşturulmadı" diye de sorabilirsiniz. Çünkü, Meclis soruşturma komisyonlarının Anayasa ve Meclis iç tüzüğündeki yetkileri ve yaptırımları, araştırma komisyonuna oranla daha güçlü ve kapsamlı. Örneğin; Meclis iç tüzüğüne göre, devlet sırları ile ticari sırlar Meclis araştırmasının dışında kalıyor. Bu bile araştırma komisyonunun her yere her bilgiye dört dörtlük ulaşmasına engel bir durum!.. AKP bu komisyonun çalışma takvimini de tatil sonrasına bırakmayı planlıyor
Yine de şükür!.. Meclis araştırma komisyonuna da razıyız. Yeter ki çelmelenmeden çalışsın ve gerçekleri belgeleriyle ortaya koysun. Tam bu noktada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na bir eleştiride bulunacağım. Komisyona Sezgin Tanrıkulu'nu da üye yaptı. Oldukça ciddi bir çalışma yapması beklenen komisyonda bu ismin görevlendirilmesi kafamda onlarca soru işaretine neden oldu. Komisyonun çalışmaları magazinleştirilip sulandırılırsa hiç şaşırmayın derim. İnşallah yanılırım!.. Bu hainliğin siyasi boyutlarının da ortaya konulması için Meclis soruşturma komisyonunun kurulması şart. Araştırma komisyonu görevini tamamlayıp raporunu yayınladıktan sonra ortak önerge ile Meclis soruşturma komisyonu kurulması ve siyasi kimlik ayırımı yapılmadan Yüce Divan sürecinin başlatılması Gazi Meclis'in şanına yakışır olacaktır.
***
R. Erdoğan, Putin'e, "Rus uçağını vuranlar da FETÖ yandaşları" dedi.
24 Kasım 2015'te yaşanan olayı sabahın erken saatlerinden itibaren saniye saniye çok yakından takip etmiştim. Daha sonra Rus uçağının düşürülmesi ile ilgili olarak bu köşeden çeşitli haberler aktarmıştım. O gün, ilk açıklama Genelkurmay Başkanlığı'ndan yazılı olarak gelmişti. Fakat, kapı arkasında çok hararetli anlar yaşanıyordu. Genelkurmay, düşürülen uşağın Rus uçağı olduğunu çok net bilmesine rağmen ilk anda kimlik bildirmemede aşırı hassasiyet göstermişti. Başbakanlığı bilgilendirirken uçağın Rusya'ya ait olduğu bilgisinin hemen deklare edilmemesi için ricada bulunulmuştu. O günün Başbakanı Ahmet Davutoğlu bunu kabul etmiş ve mahiyetine "açıklama veya bilgilendirme yapmayacaksınız" talimatını vermişti. Karargahın aynı yönde isteklerine Cumhurbaşkanlığı cephesi duyarsız kalmıştı. Genelkurmay açıklamasının hemen ardından R. Erdoğan'a çok yakın bir kaynak, bir kaç haber kanalını arayarak uçağın kimliğini deşifre etmişti. Genelkurmay sıkıntısını Külliye'ye bildirse de iş işten geçmişti. Daha sonra kem küm yapılan düzeltmeler işe yaramamıştı. Genelkurmay'ın muhatapları ile yapacağı kapı arkası bilgilendirme ve görüşmeler için ihtiyacı olan zaman elinden alınmıştı. Büyük krizin önüne geçilebilmesi, iki ülke arasında kapıların tamamen kapatılmaması için en azından atılabilecek ilk adımlar ve bulunabilecek formüllerin önü daha o an Cumhurbaşkanlığı kaynağınca kapatılmıştı.
Sonra!.. Devletin 3 ana kademesinde yaşanan bu kriz ve sıkıntılar gizlendi. Ahmet Davutoğlu, 24 Kasım'da çıktı büyük Türk kahramanı pozunda "emri ben verdim" dedi. R. Erdoğan'ı ise tutabilene aşk olsun. Akıl almaz postalar (!) koydu Putin'e. Hem Erdoğan hem Davutoğlu, Rusya'nın savaş uçakları ile Bayır Bucak'a düzenlediği operasyonları, Türkmen katliamlarını öyle bir anlattılar ki değme Turancılara taş çıkardılar. Hamaset gırla gitti!.. Krizin adı ne olursa savaş ortamında dahi söylenmemesi gerekenler veya ifade edilecek her kelimenin enine boyuna hesaplanması inceliğinin yer aldığı devlet gelenekleri/sistematiği yerle bir edildi. AKP'nin "ver coşkuyu meydanlara" hesapsızlığı aldı başını gitti..
Sonra!.. İsrail mutabakatı... Rusya'dan özür... 8 ay sonra St. Petersburg Konstantinovski Saray'ında "aldatılmışız" muhabbeti...
Demek ki; konjonktüre göre meydan mitingi söylemleri ile olmuyormuş bu işler. Gel de şimdi uluslararası alanda Türkiye Cumhuriyeti devletinin saygınlığını ara!..
15 Temmuz bize bir gerçeği daha gösterdi. İktidarda olsun muhalefette olsun, yöneticilerimizin karne notu kırıklarla dolu...