Ne kadar ihtiyaç o kadar kontenjan!

Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) giren gençler 25 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında yapacakları tercihle gidecekleri okulu belirleyecekler.

Tercih yaparken onların önündeki tek rehber seçilecek okulun taban puanı ile kendi sınav puanları olacak.

Bu kesinlikle sağlıklı bir yöntem değil.

Doğru olan şudur:

Devlet kurumları özel sektör kuruluşlarıyla iş birliği yaparak önümüzdeki yıllarda ülkenin hangi alanlarda kaç kişiye ihtiyaç duyacağını belirleyip açıklamalı, üniversite kontenjanları da buna göre belirlenmelidir.

Böylece üniversiteler işsiz yetiştiren okullar olmaktan kurtulurlar, gençler de çok değerli yıllarını işe yaramayacak diplomalar için heba etmemiş olurlar.

Örneğin, ülkenin iletişim fakültesi mezunlarına daha yıllarca ihtiyacı yoksa bu okulları binlerce öğrenciyle doldurmak israftan başka bir anlam ifade etmez.

Ya da 10 yıl içinde 5 bin hukukçuya ihtiyaç varsa hukuk fakültelerine her yıl 10 bin öğrenci almak ülke kaynaklarının boşa harcanmasıdır.

Aynı şeyi doktor yetiştiren okullardan mühendis yetiştiren okullara, arkeolog yetiştiren okullardan öğretmen yetiştiren okullara kadar tüm eğitim kurumları için söylemek mümkündür.

Ne kadar ihtiyaç, o kadar kontenjan!

Bilimdeki hızlı gelişmeler önümüzdeki yıllarda endüstriyel bilgisayar programcılığı, siber güvenlik uzmanlığı, robot koordinatörlüğü, güneş ve rüzgâr enerjisi teknisyenliği, dijital oyun tasarımcılığı, drone pilotluğu, yapay zekâ programcılığı, yapay zekâ destekli sağlık teknikerliği, dijital rehabilitasyon danışmanlığı, bilgisayar sistemleri analistliği gibi meslekleri ön plana çıkacağını gösteriyor.

Tercih yapacak adaylar bir yana acaba devlet kurumlarımız bunu biliyor mu?

Toparlayacak olursak:

Üniversiteler işsizlik diploması veren kurumlar olmaktan kurtarılmalıdır.

Mevcut uygulamayla gençlerimize de, hocalarımıza da, ülkemize de yazık ediyoruz.

Bu Gençleri Kim Yetiştirdi?

Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) son Yükseköğretim Kurumları (YKS) sınavına ilişkin açıkladığı verilerden dikkatimi çekenler şöyle:

-Sınavı geçerli olan adaylardan 63 bin 798’i sıfır aldı.

Bu adaylar Temel Yeterlilik Testi’nden yarım net dahi çıkaramadı.

-Sınava giren tüm adaylar göz önüne alındığında Temel Yeterlilik Testi’nde adaylar ortalama olarak 40 sorudan 21.4’ünü, sosyal bilimlerde 20 sorudan 9’unu, matematikte 40 sorudan 7.9’unu, fen bilimlerinde 20 sorudan 3.4’ünü doğru yanıtladılar.

-Alan Yeterlilik Testleri’nde ise yine ortalama olarak matematikte 40 sorudan 5.5’ine, fizikte 14 sorudan 2.2’sine, kimyada 13 sorudan 1.4’üne, biyolojide 13 sorudan 3.4’üne, Türk Dili ve Edebiyatı’nda 24 sorudan 5.9’una, tarihte 10 sorudan 2.4’üne, coğrafyada 6 sorudan 2.1’ine doğru yanıtlar verildi.

Yukarıdaki veriler ışığında okullarımızda çocuklarımızın iyi yetişmediğini, zamanlarını, enerjilerini boşa harcadıklarını söyleyebiliriz.

Son derece üzücü ve kaygı verici olan bu durumu değiştirmek için iktidarın bugüne kadar izlediği eğitim politikasından tümüyle vazgeçmesi, yeni ve çağdaş bir eğitim sistemini benimseyip hayata geçirmesi gerekiyor.

Sizce böyle bir şey mümkün mü?

Yazarın Diğer Yazıları