Ne dinlemesi; DNA kodlarımız bile tehlikede!
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte dünyanın her yerinde devletin kontrol gücü vatandaşa karşı “Biri bizi gözetliyor” modeli ile kullanılırken, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda, ilkel yöntemler de kullanılıyor.
Dinleme skandalı ile ilgili yeni bir bilgi, meselenin vahim boyutlara vardığını gösteriyor.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aldığı bir kararla bütün Türkiye’deki telefon görüşme ve İnternet haberleşmelerine ilişkin kayıtların, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’na verildiği ortaya çıktı. Vatan’ın haberine göre Emniyet birimlerinin 25 Şubat- 25 Temmuz 2007 tarihleri arasında Türkiye genelinde bütün ev ve işyeri telefonları, tüm hatlı cep telefonlarını, SMS mesajlarını, e-mail ve faks yazışmalarını takip ettiği belirlendi.
Bu arada, Önder Sav’ın telefonunun açık unutulduğu için dinlendiği iddiasına sarılan gazeteler fena halde yanılabilir. Çünkü cep telefonları kapalı iken de dinlenebiliyor. Arayan numaranın belli olması ve 42 dakika karşılıklı görüşülmüş gibi Telekom kaydına girmesi de telefonun açık unutulduğu, dinlemenin bu şekilde gerçekleştiği iddiasını kesinleştirmiyor.
Konu o kadar basit değil. Ayrıca parti liderlerinin veya yöneticilerinin nefes alışları bile ortam dinlemesi ile takip ediliyor.
Diğer taraftan CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, “DNA Veri Bankası Kurulması ve Korunması Yasa Tasarısı” nın Başbakanlıkta imzaya açıldığını bildirdi.
Gök, tasarının büyük tehlikeler barındırdığını, 70 milyon insanın tüm DNA bilgilerinin kontrol altına alınabileceğini ve ulusal çıkar gözetmeyen iktidar tarafından yabancılara da verilebileceğini, AKP’nin totaliter bir rejim oluşturmaya doğru gittiğini belirtti.
Haberiniz olsun!
Köksal Toptan adına ihkak-ı hak!
Talat Atilla’nın sahibi olduğu Turktime adlı İnternet sitesinde başlatılan bir kampanyanın durdurulması için TBMM İletişim Daire Başkanlığı’ndan bir görevli, bizzat yayının yapıldığı adrese giderek Meclis Başkanı Köksal Toptan adına “ihkak-ı hak” da bulunmaya teşebbüs etti.
Kanun ve devlet eliyle yapamadığını bizzat yapmaya teşebbüs, hukuk devletinde söz konusu olamaz!
Sitede Meclis Başkanı’nın 1 trilyon 235 milyarlık BMW makam aracını iade etmesi için kampanya başlatıldı.
Kampanyanın durdurulması talebinde bulunmak hukuki bir davranıştır. Ancak TBMM görevlisi, bizzat İnternet sitesinin adresine giderek, kampanyanın yayından kaldırılmasını, kaldırılmadığı takdirde, kanun yolları ile diğer yasal yollara başvuracaklarını bildirdi!
Meclis Başkanı adına da olsa kimsenin bu türde baskı yapmaya hakkı yoktur. Bu tür davranışlar, sadece Köksal Toptan’a değil, hukuk devletine de zarar verir. Yol olur yol!
TGC’de gazeteciye baskı olur mu?
Başka bir garip davranış da TRT’de işine son verilen Banu Avar’ın basın toplantısında yaşandı. TRT adına gönderilen bir bayan muhabir, toplantıyı sabote etmek için ne gerekiyorsa yaptı. Buna rağmen arzu edilmeyen bir olay yaşanmadı. Asıl üzücü olan toplantının yapıldığı Gazeteciler Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyesi Zafer Atay’ın salona girerek, “Burada basın toplantısı için izin alındı, siyasi konuşmalar yapamazsınız” demesi idi! Zafer Atay, “ağabey” dediğimiz kıdemli bir gazetecidir. Kendisini yüzüne karşı ayıpladım.
Banu Avar’ın yayınlanmayan son programı Büyük Orta Doğu projesi üzerine idi. Dolayısıyla, toplantıda söz alarak Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanının Başbakan olduğu bir ülkenin medyasının nasıl baskı altına alındığından söz ettik. Zafer Atay’ın siyaset dediği buydu. Medya üzerindeki bu küresel baskıyı gündeme getirmek, fikir namusu taşıyan gazetecilerin, dolayısıyla Gazeteciler Cemiyeti’nin birinci vazifesidir.
Gazeteciler Cemiyeti’nde gazeteciye baskı olur mu?