Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Nazik Hoca göçtü

26 Ağustos Pazar günü aziz hocam, büyük insan Nazik Erik’i Isparta’da Hakkın Rahmetine teslim ettik. Onu sevenler, sayanlar Türkiye’nin her yerinden muhabbetle koşup gelmişlerdi. Nazik Erik neydi? Sevenlerin hep birlikte birleştikleri kavram, O “Nazik Hoca”ydı. Mensup olduğu büyük kapının şuurunda olma gayretiyle yaşadığı 94 yıl sadece ve sadece; “Benim bu halim, bu eylemim, bu düşüncem O’na layık mıdır? Onun iradesine uygun mudur?” hesabı ile geçmişti. O, âlemlere rahmet olan Allah’ın sevgilisi yüce Peygamberimizdir. Onun nurunu taşıyan, bizlere O’nun ahlâkını hayat üslubunu öğreten Allah’ın velileridir. Nazik Hocam bu hikmetli arayışı Kenan Rifâî’nin şahsiyetinde bulmuştu. Bütün velilere sonsuz saygı duyardı. Gittiği her ilde ve ilçede önce o beldenin evliyasını sorar, türbesine gider, makamına yüz sürerdi.
Nazik Hocam, Kenan Rifâî okulunun bendesi, Samiha Ayverdi’nin yolunda bir hizmet sevdalısıydı. Her kapının özelliği, gelen âdemleri insan yapmak, onlara insan olduklarını hatırlatmak ve insan gibi yaşamalarını sağlamaktır. Samiha Ayverdi ise kendi kendisiyle yüzleşmiş, barışık hale gelmiş, kendi hakikatini idrak etmiş insanları doğru dil, doğru din, doğru tarih konusunda seferber ediyor birer vatan fedaisi olarak memleket hizmetine koşturuyordu. Bu muhteşem bir işti. Büyük Türk milliyetçisi Nihal Adsız: “Hanımefendi Ahmed-i Yesevi’nin Horasan’da yoğurup, kemale erdirip Anadolu’ya gönderdiği dervişleri siz bugün İstanbul’da yetiştiriyor, demlendiriyor ve memleketin her köşesine gönderiyorsunuz” diyerek özetlemişti. İşte bu muhteşem hizmet planı içerisinde Nazik Erik bir kolbaşıydı. “Kapısı açık, sofrası açık, gönlü açıktı”. Gördüğü her kabiliyetli insan onun için ela alınması, yoğurulması, yetiştirilmesi elzem olan bir varlıktı. O tasavvufu, kendini bilmek, hizmet şuuruna ererek devamlı gayret halinde olmak üslubunda anlıyordu.
Hak erenlerin eğitime ve öğretime dayanan “tasavvuf terbiyesi” bizim halkımızı mayalamıştır. Halk sadece Allah’ın istediği gibi insan olmayı düşünür. O ulular tasavvuf nedir sorusuna şöyle cevap veriyor: “Tasavvuf incitmemek ve incinmemektir. Yalnız incitmemeye değil asıl incinmemeye alışmak gerek. Dervişlik; sadece namaz kılmak, oruç tutmak, sabahlara kadar ibadet etmek ve hayratta bulunmak demek değildir. Çünkü bunlar bende olmanın icablarıdır. Asıl dervişlik incitmemektir. İşte bu mertebeye vasıl olan kimse derviş olur. Yani fakr sahibi olur. Fakr ne demektir. Bu öyle bir isimdir ki kemalini bulursa vuslat hâsıl olur. Kendinden bir şey kalmaz. Allah tecelli eder.” Kenan Rifâî’nin bu sohbetinde çizdiği ufuk, Samiha Anne’nin temel öğretisiydi, Nazik Hoca’nın kendini aşarak her şeyini feda ettiği gayesinin özüydü.
Günümüzde en çok bahsi geçen konular sevgi ve hoşgörüdür. Ancak bir iman, inanç ve düşünce bütünlüğüne dayanmadan sevgi ve hoşgörü sahibi olmak bilhassa devam ettirmek mümkün değildir.
Efendisinin iman ve ölçüsüyle öğrencilerini önce bu toprağın insanı yapan Nazik Hoca, onların meslek sahibi olmasına mesleklerinde zirveye yönelmelerine büyük önem verirdi. O, bizim insanımızı yetiştirmeyi gaye edinmişti. Allah rızası için bu vatanı, bu bayrağı, bu milleti sevmek ve gerektiğinde uğruna feda-i can etmek öğretisinin özü ve neticesi idi. Nazik Hocam hiçbir zaman kendi yapmadığını evlatlarından istemedi. Yalansız, riyasız, haramsız bir ömür yaşadı. Allah’tan gayrisine kul olmadı, baş eğmedi. Gösterişsiz bir samimiyetle namazlarını hep vaktinde eda etmeye dikkat etti.
Hocam mutlak bir tevazu sahibiydi. Dünyaya ait ne varsa; şöhret, şan, servet hiçbirini giyinmedi. İmanı, ihlâsı, ilahi aşkı, Allah dostlarına engin sevgisiyle ve hiç sönmeyen, Türkiye’ye hizmet özlemiyle öbür âleme göçtü.
Hocam tek başına bir akademiydi. Yaşadığı her yerde bir eğitim gayreti içindeydi. İnsanlara insan olduklarını hatırlatmak ve insan gibi yaşamalarını sağlamak için onlara eğitim vermeyi onların idrakini ve ufkunu geliştirmeyi adeta bir ibadet şuuru haline getirmişti. Temel sancısı Türkçenin doğru öğretilmesiydi. Yıllarca bu ülkenin çocuklarına Türkçenin doğru öğretilmediğini anlatmaya çalıştı. Ne yazık ki anlayan olmadı. Yayınlanmış 20 kitabı bulunuyor. Yüzlerce makalesi, konferansı ve sohbet metni, hizmet etmek için himmet bekliyor. İnşallah TESAV bünyesinde “Nazik Erik Araştırmaları Enstitüsü” kurmayı başarırız.
Parmaklar üzerindeki tabutu tekbir sesleri arasında adeta uçuyordu. Aziz hocam mekânın cennet olsun. Rabbim bizi emeklerine layık hizmetlerle şereflendirsin.

Yazarın Diğer Yazıları