''NATO ve ABD palyaçosu, defol!''
Başlıktaki tırnak içindeki söz, Almanya Başbakanı Olaf Scholz''a söylendi. Türkiye''de herhangi bir hükümet yetkilisine, miting sırasında böyle seslenilse, polis tarafından çekilen görüntüler, kara kare incelenir ve slogan atılanlar tek tek yakalanıp mahkemeye sevk edilir ve tutuklanır. Almanya''da ise mitingin üzerinden beş gün geçti ama kimse soruşturulmadı, kimse gözaltına alınmadı, kimse tutuklanmadı... Bu tür tepkiler ifade özgürlüğü hakkı kapsamında görüldüğü için kimsenin aklına slogan atanlar hakkında işlem yapmak gelmedi.
Öyleyse biz nasıl bir cehennemde yaşıyoruz?
***
Brandenburg eyaletindeki Neuruppin kent merkezinde Çarşamba akşamı düzenlediği mitingde, Alman hükümetinin ABD baskısıyla Rusya''ya yaptırımlar uygulaması nedeniyle ülkede artan enerji faturaları ve enflasyon karşısında vatandaşları rahatlatmak için birkaç gün içinde yeni ekonomi paketinin açıklanacağını duyuran Almanya Başbakanı Olaf Scholz''un konuşması sık sık yuhalama, ıslık ve sloganlarla kesildi.
Scholz''a konuştuğu sırada kalabalıktan, "Halk düşmanı, yalancı, NATO ve ABD palyaçosu, defolun" sesleri yükseldi.
***
Almanya''da enflasyon oranı yüzde 7.9''a kadar yükseldi. Türkiye''de ise TÜİK rakamlarına göre 2022 yılı Temmuz ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 79,60 düzeyinde. ENAG ise yıllık enflasyonu yüzde 176 olarak tespit etti.
Türkiye''de de yeni ekonomik paketler açıklanıyor veya açıklanacak. Bu arada, marketlere karşı, Tarım Kredi Kooperatifleri mağazaları harekete geçirildi ama sonuç pek olumlu değil. Kira ve konut fiyatlarındaki artışa çözüm olarak da Eylül ayında büyük bir konut projesi açıklanacak.
Türkiye''deki fiyat artışlarının ana sebebi, tarım ve hayvancılığın her geçen gün geriye gitmesidir. Nüfus artış hızı düşse de 13 milyona ulaştığı söylenen sığınmacılar da talebi artırarak her alanda fiyatların daha fazla yükselmesine sebep olmuştur.
Kısacası, hayat pahalılığının asıl sebebi kötü yönetimdir. Suriye''de iç savaş çıkarmak gibi, buğday, pancar tarımının sınırlandırılması, şeker fabrikalarının satılarak kapatılması gibi AB ve ABD''nin siyasi ve ekonomik dayatmalarına harfiyen uyulması gibi...
***
Türkiye''de iktidarın ABD ve AB dayatmalarına uyduğunu söylerseniz, hukuki bir sorun yaşamıyorsunuz ama yaşamak size haram ediliyor... İşçi-memur iseniz, işten atılmasanız bile başınıza kabiliyetsiz, ehliyetsiz insanlar getiriliyor. İşsiz kalırsanız, iş bulamıyorsunuz. Esnaf veya iş adamı iseniz, denetimlerden, cezalardan paçanızı kurtaramıyorsunuz. Almanya''daki gibi tepki gösterirseniz, bu defa da ellerinize kelepçe takıp götürüyorlar...
Nefes almak bile
durdurulabiliyor?
+++++++++++++
Türkiye''de nefes almanızı bile durdurabiliyorlar! Meselâ ilaç şirketlerinin icra organı olan Dünya Sağlık Örgütü''nün programına uyarak, başlangıçta ağır bir grip şeklinde seyreden hastalığa karşı tavsiye edilen ilaçları, insanları adeta toplu intihara sevk edecek şekilde 8+8 kullandırıyorlar, eş zamanlı olarak halkın büyük bir kısmına genetik yapıya müdahale eden sıvılar zerk ediyorlar...
Kalp krizi veya kan pıhtılaşması yüzünden ani ölümler başlayınca da suçu yine virüse atıyorlar! Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 14 ay önce "Üzücü olan hastalığı geçirmiş kişileri hastalığın bıraktığı hasarlarla neyin beklediği konusudur. Gelecek 3 yıl boyunca mevcut ölümlerin üç dört katı kadar daha kayıp beklendiği belirtilmektedir. Bu son derece hazin vahim tablo ve beklentidir" diyerek olacakları açıklamıştı!
"Aşılı" insanlar, kan pıhtılaşması yüzünden nefes alamayıp ölüyor ama Sağlık Bakanı hâlâ "Aşılarımızın hastalık sebebiyle gerçekleşen ölümleri önemli ölçüde sınırladığına şahit oluyoruz." diyor. Öyleyse kan pıhtılaşmasından ölen "aşılı vatandaşlara" neden otopsi yapılmıyor? Pıhtılaşmaya, genetik müdahale sıvılarının sebep olduğu ortaya çıkar diye mi?