“Nasıl zengin olunur?” ve yalakalığın kökenleri!
Halil Kendir’in tercüme ettiği İbni Haldun’un Mukaddimesi’nin ikinci cildinde, “Genellikle zenginlik ve servete, başkalarına boyun eğip yalakalık edenlerin sahip olduğu hakkında” başlıklı bir bölüm var.. Zenginlik ve servet sahibi olmak istemeyen insan yok gibidir. Fakat Kur’an tabiriyle, Müslümanlar, servetin “zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet” olmasını önlemekle görevlidir! Bu da kapitalizme karşı mücadeleyi gerektirir.
***
İbni Haldun’un konuyla ilgili incelemesi hepimizi yakından ilgilendiriyor..
“İnsanların elde ettiği kazanç, çalışma ve emeklerinin kıymetinden ibarettir. Fakat makam ve nüfuz sahibi olmak, servet elde etmekte etkilidir. Çünkü insanlar, kendilerine gelebilecek zararları uzaklaştırmak ve menfaat elde etmek için malları ve çalışmaları ile makam sahiplerine yaklaşmak ister. Aslında bu çabalar ve feda ettikleri mallar, zararlardan korunmak ve yeni menfaatler elde etmek amaçlarının bedelidir. Dolayısıyla bu bedeller, makam sahibinin kazancı haline dönüşür ve kısa sürede varlıklı biri haline gelir..
Bir şehir veya bölgedeki umranda yer alan derecelerin her birinin, kendisinden sonra gelen dereceye göre bir yaptırım gücü vardır. Aşağıdaki derecelerin her biri, kendisinin üzerindeki derecenin makam ve nüfuzundan yararlanmak ister. Böylece üstteki derecenin sahibi, kendi altındakilerden yararlandıkları ölçüde kazanç elde eder. Makamın etkisi genişse, ondan sağlanan kazanç da aynı şekilde bol olur.
Servet sahibi olsalar bile makam ve nüfuzdan yoksun olanlar, sadece çalışıp gayret ettikleri oranda kazanç elde eder. Böylece bütün bu hususlar, yani makam ve nüfuzun farklı derecelerde olduğu, zenginlik ve servet elde etmenin de makam ve nüfuza sahip olmakla bağlantılı olduğu sabit olunca, insanlara makam vermenin en büyük iyilik ve bağışlardan biri olduğu anlaşılır.
Ancak insanlara makam bağışlama durumunda olanlar, bunları sadece kendi elinin altında olanlara verir. Dolayısıyla, bu makamlar, üstün konumlarda bulunanların minneti olarak verilir. Onun için, bu makamlara talip olanlar, bunları verme durumunda olanlara boyun eğmek ve yalakalık yapmak zorundadır. Aksi takdirde bu makamlara sahip olamazlar.
İşte başkalarına boyun eğmenin ve yalakalık etmenin, zenginlik ve servet elde etmeyi sağlayacak bir makam sahibi olmanın yollarından biri olduğunu söylememizin sebebi budur. Zenginlik ve servet sahiplerinin çoğu bu karakterdedir. Onun için üstün ahlak ve kişilikle insanların çoğunun, her hangi bir makama sahip olmadıklarına, sadece kendi çalışmalarıyla kazanç elde ettiklerine, bu yüzden de fakirlik ve zorluk içine düştüklerine şahit oluyoruz.”
***
İbni Haldun’un buraya kadar söylediklerini günümüz toplumuna uyarlayacak olursak, durumun hemen hemen hiç değişmediğini söylemek yanlış olmaz. Gerek mesleğimizde, gerekse ülke genelinde sosyal ve siyasi hayatta karşılaştığımız bütün olaylar, İbni Haldun’un tespit ettiği çerçevede cereyan ediyor.
Özellikle son dönemde, mevcut iktidar, yürütmenin yanında yargıyı ve yasamayı da büyük ölçüde ele geçirdiği için artık, çok değerli ve yüksek kişilik sahibi olarak kabul ettiğimiz insanlar bile en azından bugüne kadar elde ettikleri maddi zenginlikleri korumak adına, AKP konvoyuna katılıyor ve özellikle lidere bağlılıklarını bildiriyor!
Lider ise “Ona dokunmak ibadettir” diyenlere bile sesini çıkarmıyor. Bu hitapların, yalakalık kısmı bir tarafa, Allah’a şirk koşmak ve İslamiyeti özünden saptırmak yönünden toplumu nereye doğru sürüklediği ortadadır.
İnsanlar, şahsi çıkar temin edebilmek için imanın esaslarını bile değiştirebiliyorsa, devletin başındakiler de orada kalmak için yabancıların dayatması ile devletin kuruluş esaslarını ortadan kaldırmaya çalışıyorsa, böyle bir toplum ve devletin akıbeti ne olur?
Oysa hepimiz biliyoruz ki “Gelimli gidimli dünya, son ucu ölümlü dünya...”
Tenzile Hanım’a Allah rahmet eylesin.