Mutlu sona az kaldı

Cumhuriyet''e, Türkiye''nin bölünmez bütünlüğüne, millî birliğimize karşı en büyük tehditlerden biri, "Milliyetçiler ile Aleviler arasında bir sorun, mesafe, ayrışma, çatışma, benimsememe hâli" olduğuna dair bir yanlış, bir mesnetsiz, bir kasıtlı, bir suni algının ülkede yerleşik hale gelmesiydi;

Bugün, istediğimiz kadar, yazık ki vuku bulan bu durumun tespitine dayanarak yapılan yorumları reddedelim; becerildi.

O ithal hançer, her bir hücresinde hissedilecek şekilde zehirledi Türk Milleti''ni;

Çorum bu sebeple "olabildi", Maraş bu sebeple…

Yoksa, her biri bir milletin intihar girişiminden başka bir şey olmayan o trajediler nasıl mümkün olabilirdi!

*

Parola hiç değişmedi;

Böl-parçala-yönet!

*

Bu bağlamda…

Türkiye Cumhuriyeti''nin bekası açısından atılabilecek en kıymetli, en stratejik siyasi, sosyolojik, kültürel ve dahi tarihî adım ancak Türk Milliyetçilerinden Alevilere yönelik olabilirdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''in, dindar-muhafazakâr kimliğin baskın sayıldığı Sakarya''da, bu yaftalara prim vermeksizin, yüzünü Alevilere dönerek kurduğu her bir cümle, her birimizin, çocuklarımızın, torunlarımızın ali menfaatleri için pamuklara sarıp sarmalanası değerde.

İYİ Parti Ankara Milletvekili Halil İbrahim Oral''ın ne deyip demediğinden, aslen ne demek istediğinden bağımsız olarak da öyle.

*

Türkiye, Türk siyaseti, eğer sahiden de bir "oyun bozmak" gailesi içindeyse, benim, Son Celali kitabımda "Birbirinden zorla koparılan iki sevdalının vuslatı" diye tanımladığım bu buluşmayı gerçekleştirmek zorunda.

Türk Milliyetçileri ile, tarihsel süreçte başlarına ne geldiyse aslında tam da bu kimlik yüzünden gelmiş olan, "öz yurtlarında" bu sebeple paryalaştırılan, bu sebeplere dağlara kaçmak, saklanmak zorunda kalan, bu sebeple yer yer zorunlu bir dönüşüme maruz kalan Alevileri, -küs olmadıkları için barıştırmak ifadesini kullanmak istemem ama- tanıştırmak zorunda.

Millî hafızayı, aslı astarı olmayan iftiralardan, uydurma rivayetlerden arındırmak; Türk düşmanı devşirme tarihçilerin, paşaların, hocaların ektiği fitne tohumlarının saldığı ne kadar dal budak varsa kökünden budamak zorunda.

*

Öyle eşsiz bir dehaya gerek yok; asgari akıl, asgari mantık, asgari vicdan yeterli; buna sahip olan her milliyetçi sorgulamak ve şuuruna varmak zorunda;

Türkiye Cumhuriyeti''nin kurucu ideolojisi ile;

Türkiye Cumhuriyeti''nin kuruluş sürecinde, Mustafa Kemal''in Samsun''a adım attığı andan itibarenki bütün duraklarında;

Millî Mücadele''nin yol haritasını çıkardığı Havza''da O''nu otelinde ağırlayan ve güvenliğini sağlayabilmek için başka konuk almayan Ali Baba''dan tutun da, Tokat''ta evinde ağırlayan Rıfat Efendi''ye, Sivas''la kurduğu temas duyulmasın diye postaneyi gönüllü olarak denetim altına alanlardan tutun da, Sivas Kongresi''nde en büyük desteği veren gruba, Erzurum yolunda korumalığını yapanlardan tutun da, Hacı Bektaş''ta "Cumhuriyet" sırrını emanet almış olarak millî mücadelecilerin yiyecek, içecek, yatacak ne kadar ihtiyacı varsa karşılayanlara, İstanbul''daki dergahlarında Anadolu''ya geçecek silahları saklayanlardan tutun da, İsmet Paşa''yı, Fevzi Paşa''yı, Nurettin Paşa''yı, Halide Edip''i, Mehmet Akif''i Anadolu''ya geçirenlere kadar tamamının temsil ettiği Alevi-Bektaşi-Türkmen kimliği, hayatın olağan akışı içinde birbirine yabancılaşabilir mi?

Bu hikâyenin bir yerinde "olağan olmayan" bir çomak girmiş araya demek ki!

*

Öyle eşsiz bir dehaya gerek yok; asgari akıl, asgari mantık, asgari vicdan yeterli; buna sahip olan her muhafazakâr-Sünni-dindar, nasıl tanımlıyorsa artık kendisini, sorgulamak ve şuuruna varmak zorunda;

Kur''an-ı Kerim''deki "Bugün sizin dininizi tamamladım" şeklindeki Allah kelamının üzerine, İslam dinine yeni bir ekleme, çıkarma yapmak ihtimali var mıdır?

Yok ise…

Hz. Muhammed yaşar iken İslamiyet''te herhangi bir mezhep var mıdır? Hz. Muhammedin mezhebi var mıdır? Dahası, Hz. Ali''nin mezhebi var mıdır?

Yok ise…

Bu hangi dinin kavgası, düşmanlığı, ötekileştirmesi midir?

*

Kerbela ovasında katledilen şehitlere dökülen gözyaşlarından yükselen yeni bir din midir Alevilik, ret midir?

Yoksa, ilk halifenin seçiminde izlenen metoda itirazı da barındıran, İslami kurallardan uzak, yozlaşmış yeni bir düzen kuran Emevi saltanatına itirazı da barındıran, Hz. Ömer''in "Arabın kisrası" dediği Muaviye''ye, hilafeti tiranlaştırmaya itirazı da barındıran bir toplumsal mücadele midir aslında?

Ali''den yana olmak "zalimin zulmüne karşı çıkmak"la ilgili olabilir mi mesela?

O''nun yolundan gitmek, Kerbela''nın kanını eline bulaştırmayı reddetmekle ilgili olabilir mi?

*

Unutun bütün öğretilenleri; kimdir biliyor musunuz?

Birileri "Camide içki içtiler" diye, Allah''ın evini bir siyasi savaş alanına çevirmeye çalışırken, her şeyi göze alarak, kendini ortaya atıp da "Hayır içilmedi" diyen o mübarek müezzin var ya; odur işte Ali!

*

Geçin hepsini…

Mevzubahis "Müslüman"lık ise, Allah''ın birliğini, Kur''an-ı Kerim''in kitaplığını, Hz. Muhammed''in peygamberliğini inkâr etmeyen Aleviliğin Müslümanlığını ölçmek-biçmek, Müslüman''ın haddine mi!

*

Bengü taşlardan bu yana parola belli;

Kendine dönmek, bütün aracıları, ayırıcıları def edip başından; bir suç ve günahmışçasına inkâr ettirilen benliğine dört elle, sımsıkı sarılmak kurtaracak Türk Milletini!

Mutlu sona az kaldı;

Filmin sonunda buluşacak aşıklar!

Yazarın Diğer Yazıları