Mustafa Koç'un IMF'nin serumuna hâlâ ihtiyacı mı var?
2002 seçimlerinden önce işadamı Rahmi Koç, “İktidara kim gelirse gelsin IMF politikalarına sadık kalacaktır diye hareket ediyoruz. Türkiye’yi idare edecekler için bu programın devam ettirilmesinden başka yol yoktur. Biz nasıl hisse satışından önce dünya piyasalarını dolaşıyorsak, AKP’liler de dünyayı dolaştı. Kendilerini tanıttılar. IMF programına sadık kalacaklarını açıkladılar. Sayın Derviş olduğu sürece de CHP’nin IMF programından ayrılması mümkün görülmüyor” demişti.
Rahmi Koç, dünyayı yönetmeye soyunan malum komitelerde yer aldığından, bu konularda birinci derecede haber kaynağı sayılabilirdi. Nitekim söyledikleri doğru çıktı.
* * *
Biz o zaman “ABD’yi de tamamen ele geçirmeye çalışan elitin başarıp başarmaması, Türkiye’nin izleyeceği politikalara bağlıdır. Onun için Türkiye’ye Kemal Derviş’i gönderdiler. DSP’nin başına İsmail Cem’i veya Derviş’i geçirmek istemelerinin, bunu başaramayınca DSP’yi bölmelerinin, YTP’nin bir işe yaramayacağını anladıkları için Derviş’i CHP’ye montajlamalarının tek sebebi, Türkiye’de IMF politikalarını uygulayabilmektir. Tayyip Erdoğan’ı kendi kapılarına bağlamalarının sebebi de budur. Tayyip Erdoğan, siyasi ikbal için, ipini IMF’ye ve ABD’ye bağlamış durumdadır! ANAP, zaten Türkiye’yi teslim eden partidir. DYP hiçbir güven vermiyor, DSP’de hiçbir umut yok. Türkiye’nin kaderini bir anlamda IMF politikalarının kaderi belirleyecek” diyorduk.
* * *
Seçimlerden hemen sonra IMF programının devam etmesi için ABD Başkanı Bush, devreye girerek Başbakan Abdullah Gül’ü aradı. Beyaz Saray Sözcüsü Sean McCormack, telefon görüşmesi hakkında bilgi verirken, Bush ve Gül’ün Türkiye’nin IMF destekli ekonomik programa devam etmesi gerektiği konusunda aynı görüşü taşıdıklarını söyledi.
Almanya’nın Die Welt gazetesinin 4 Ocak 2003 tarihli sayısında, Zafer Şenocak imzasıyla yayımlanan yazıda da Türkiye’nin IMF serumuna takılı durumda olduğu anlatılıyordu:
“Türkiye, savaşın içine çekilmek için ABD’nin açıkça şantajına maruz kalıyor. Aşırı derecede borcu olan ülke, her ikisi de Amerika’ya muhtaç durumdaki Dünya Bankası ve IMF’nin serumuna takılı durumda. Türkiye’nin, ABD’nin talep ve isteklerine direnmesi mümkün mü? Ya da bir ülke sadece küreselleşme tuzağına düştüğü için mi istemediği bir savaşın içine çekilecek?”
2003 yılı başında IMF ve Dünya Bankası yetkilileri Türkiye’ye geldi. IMF Birinci Başkan Yardımcısı Anne Krueger ve Dünya Bankası’nın, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Avrupa ve Orta Asya’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Johannes Linn, Türkiye’de kan pazarlığı yaptı. Küresel sermayenin icra organı durumundaki IMF ve Dünya Bankası yetkilileri, ABD’nin Irak’a müdahalesi için Türkiye’ye 80 bin Amerikan askeri çıkarılması karşılığında kesenin ağzını açabileceklerini açıkça belirtmekten kaçınmadılar.
* * *
AKP iktidarı döneminde Türkiye’den istediklerini aldılar. AKP “kuru milliyetçilik” yapmıyor, “yaş milliyetçilik” ile Türkiye’yi şapa oturtuyordu! Şimdi de Mustafa Koç tutturdu “IMF’siz olmaz” diye! Koç Holding’in IMF serumuna hâlâ ihtiyacı mı var? IMF programı sayesinde Koç Holding’in cirosu yedi kat büyümedi mi?