Mülkiyete el koyma yasası!
Kentsel dönüşüm yasası TBMM'de kabul edildi. Gazeteler, “Yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenmesine imkân sağlanması” konusunu öne çıkardı.
Cumhuriyet’in haberine göre “Dönüşüm kapsamında borcunu ödeyemeyenler, mülkiyet hakkını kaybedecek.” Bununla birlikte araziler uygulama projesi olmasa da ihale edilecek.
Yasayla, şehir merkezlerinde üzerinde yapı bulunan alanlar, özel mülkiyetler, parklar ve askerî alanlar da “rezerv alan” ilan edilebilecek.
CHP Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin, Meclis'teki konuşmasında konuyu şöyle anlattı:
“Bir gün bir helikopter bir şehrin üzerinde uçar, kupon arazileri gözüne kestirir, helikopterdeyken bir telefonla ilgili bakana ulaşılır ve o bakana şu denir: Burayı rezerv alanı yapın, benden habersiz de kimseye satmayın.”
***
Konuyu daha önce de ele almış ve “Tapunuza da göz diktiler!” başlığı altında şu bilgiyi vermiştik:
“Hazırlanan Kentsel Dönüşüm Yasası’na göre devlet kentsel dönüşüme giren binalarda her tapuya beşte bir oranında destek verecek ama bunun karşılığında tapuya da aynı oranda ortak olacak!”
Kabul edilen yasada bu konu, Sözcü’nü haberinde şöyle izah ediliyor:
“Yoksul veya dar gelirli olarak kabul edilenlere verilecek bağımsız bölümler için hak sahibinin borçlanmasının gerekmesi fakat hak sahibinin borçlanma bedelini ödeyecek mali gücünün olmaması durumunda, hak sahibi adına isabet eden bağımsız birimin tapuda hak sahibi ile Başkanlık adına paylı mülkiyet esaslarına göre tescil edilmesi mümkün olduğundan, böyle bir durumda hak sahibinin üzerine kayıtlı ikamet edebileceği konut nitelikli başka bir gayrimenkulü yok ise bu bağımsız bölümler üzerinde hak sahibine ve hak sahibi evli ise işlem yapıldığı tarihteki eşine oturma hakkı tanınacak.”
Yani tapulu dairenizin mülkiyetine el koyuyorlar ama size veya eşinize “oturma hakkı” lütfediyorlar!
***
Tapuya müdahale konusunu 12 Haziran 2018 tarihinde “Allah ile aldatarak tapuyu değiştirdiler!” başlığıyla şöyle incelemiştim:
AKP döneminde, Türkiye'nin tapusu büyük ölçüde değiştirilmiştir. Bu arada idari kurumlara kamulaştırma yetkisi verilmesinin ötesinde yargı kararlarıyla tapuya müdahale kolaylaştırılmış, vatandaşın toprağına gelişigüzel el konulmaya başlanmıştır. Bu uygulamalar, sermayenin yurt dışına kaçmasına ve ekonomik krizin patlamasına yol açmıştır.
İş adamı arkadaşım Yaşar Canca, yıllar önce meselenin tapuyu ele geçirmek olduğunu yazmıştı:
"Şimdi savaş, dünyanın tapusunu ele geçirmek için sürüyor. Dünyada her yıl Fransa ekonomisinin millî geliri (2.34 trilyon dolar) kadar gelir, sadece faiz yoluyla elde edilmektedir. Bu parayla rekabet etmek neredeyse imkânsızdır. Ülkemizdeki doğal kaynaklar önce bir yerlere adreslenecek sonra da Anayasa değişikliği ile birlikte işletenlere tapulanacak! Bir kere verin, bakalım bir daha alabilecek misiniz? Orman alanlarında şimdiden birçok yer ve amaç için ruhsatlar alınmaya başlanmıştır. Eğer bu değişiklikler planlandığı gibi gerçekleşirse deniz ve göl kıyılarındaki tesisler, limanlar, turizm bölgeleri, hidro elektrik santrallerinin su toplama havzaları, şu anda kullananların olacaktır. Millî-muhafazakâr yapının neyi koruduğunu bilmesi lazım. Bunu yapamaz isek içinde yaşadığımız coğrafyadaki dağları, ovaları, göl ve nehirleri elimizden alırlar. Coğrafya elimizden gittiğinde yaşayacak yer aramaya başlarız."
AKP, ormanların ve su kaynaklarının satılması için gereken yasal değişikliği de yaptı!
Canca'nın bahsettiği devletin tapusundaki millî servetler "Varlık Fonu"na adreslendi...
İlahiyatçı Cemil Kılıç ise "Mülkiyeti ve üretim araçlarını ele geçirmeden insanlar üzerinde egemenlik kurmak mümkün değildir. Şirk dediğimiz şey yani tanrılık/tanrısallık iddiası, mülkiyete el koyma yoluyla olmaktadır." diye konunun tarihi boyutunu açıkladı...