Müftülerden siyasi medet ummak!

Cumhuriyet''ten Sefa Uyar''ın haberine göre Diyanet, müftüleri "acele" toplantıya çağırdı. Toplantıya katılanlara, "Seçime dokuz ay kaldı, herkes sahada çalışsın" denildi. Müftüler, "Seçim propagandası mı yapacağız?" tepkisini gösterdi.

"Gündemsiz" ve "acele" şekilde 15 Ağustos''ta yapılan ve bir gün süren il müftüleri toplantısında, önceki toplantılardan farklı olarak basına açık bölüm ve toplantı sonuç bildirgesi yer almadı. Basına da bilgi geçilmeyen toplantıya ilişkin, "Konuşulanlardan biri dahi sızarsa hepiniz sorumlusunuz" denildiği öğrenildi.

"Seçim öncesi dikkatli olunması" yönünde telkinlerde bulunulduğu kaydedilen toplantıda, iddiaya göre müftülere, "Seçime dokuz ay kaldı. Herkes sahaya insin, çalışma yapsın. Kazanırsak hep beraber kazanırız, kaybedersek hep beraber kaybederiz. Ev ev gezin" talimatı verildi. Başkan Ali Erbaş''ın da "Büyük kazanımlar elde ettik. Bu kazanımları önümüzdeki seçimde kaybetmemeliyiz" dediği kaydedildi. Söz konusu siyasi mesajların ise bazı müftüler arasında, "Bizi seçim çalışması için mi çağırdılar? Seçim propagandası mı yapacağız?" rahatsızlığına sebep olduğu öğrenildi.

***

AKP, uzun süredir din istismarı yapmasıyla ilgili haberleri yalanlamıyor. Özellikle sol çevrelerin din istismarı haberlerini gündeme getirmesini, partinin propagandası olarak görüyor olsalar gerek...

Aslında AKP''nin din üzerinden siyaset yapacağı sadece Türkiye''de değil bütün dünyada biliniyordu. Çünkü ABD''nin Türkiye ile ilgilenen istihbaratçıları, Türkiye''nin Kemalizmi terk ederek Ilımlı İslam ile yönetilmesi gerektiğini söylemişler, bunun için de alenen Refah Hareketi içindeki gençleri desteklemişlerdi... Sonrası malum...

Graham Fuller gibi istihbaratçıları bir kenara bırakalım, 2002''de AP seçimi kazandıktan sonra Amerikan basınında, "AKP''nin camiler üzerinden seçmeni kontrol altına almaya çalışacağı"na dair analizler çıkmıştı.

Los Angeles Times''ta yazan Amir Tahiri, Aralık 2002''de yaptığı değerlendirmede "AKP''ye muhalif olanların, Erdoğan ve Gül''ün şeytani bir oyunla, radikal İslamcılığın karşısına yıllar içinde dikilmiş barikatları yıkmak amacıyla Avrupa kartını kullandıkları iddiaları"na dikkat çekmişti.

Tahiri, Erdoğan ve Gül''ün laiklik veya Avrupacılık anlayışlarının, devletin, dini, tamamen cemaatlere bırakmasına dayalı olduğunu belirtmiş ve bunun da Diyanet İşleri Başkanlığı''nın milyarlarca dolarlık servetinin bir siyasi parti tarafından kontrolü anlamına geleceğini, dolayısıyla Türkiye''de çok partili demokrasinin ortadan kalkabileceğini yazmıştı... Tahiri, şöyle diyordu:

"Cami, türbe, vakıf gibi kutsal yer ve iş yerlerinin kontrolünü devletten söküp alması halinde, parti, fiilen ülkedeki hemen her köy ve kasabada güçlü ve kalıcı bir mevcudiyet temin etmiş olacaktır. Parti, binlerce militanını nüfuzlu ve gelir getiren mevkilere atayabilir, tüm camileri kontrol edebilir.

Bu durumda parti, atadığı insanlar vasıtasıyla camileri ve dini sistemi kullanarak, yıllarca iktidarda kalmasını sağlayacak şekilde, yeterli sayıda seçmeni kontrolü altına alabilir."

***

2007 seçimlerinde AKP, camiler üzerinden siyaset yaptı. FETÖ''nün yüksek yargıyı ele geçirmesi için yapılan 2010 referandumunda, halk arasında "Alevi hâkimler gidecek, Müslüman hâkimler gelecek" diye bir slogan kullanıldı ve Sünni seçmenin önemli bölümü AKP''ye ciro edildi!

Bu itibarla AKP''nin, seçimlere müftüler üzerinden hazırlandığı haberleri kimseyi şaşırtmıyor... Soruşturma açan da çıkmıyor. Herkes, bu haberlerin doğru olduğunu biliyor ama yargı da siyasallaştırıldığından kimse işini doğru yapmıyor veya yapamıyor!

Erdoğan ise halkın dövize yönelmesi karşısında "hepimiz aynı gemideyiz gemi su alırsa hepimiz batarız" diyor ama Türkiye zaten boğazına kadar batmış durumda ki yine camiler üzerinden AKP seçmenini bağlamaya çalışıyorlar... Çünkü cemevindeki ziyaretinden önce Hz. Ali, Hacı Bektaş­-ı Veli ve Atatürk resimlerinin indirilmesi, kendisine fatura edildi...

Yazarın Diğer Yazıları