Muazzam Abacılı yıllar
Life Time A Plus ekranlardan. Belli bir kültür seviyesinin üstündekilere hitap ediyor. Örneğin Senin Mucizen adlı yapım ömür boyu başarılı kadınları işliyor. Mesela bugün Nilgün Belgün'le söyleşi yayınlanacak. Üstünde durmak istediğim Muazzez Abacı ile yapılan program.
Esra Oflaz Güvenkaya ve Lütfiye Pekcan ikilisinin Mehmet Barlas'ın yakıştırmasıyla "Muazzam Abacı" ile yaptıkları konuşmanın bir iki gazeteye yansıyan tarafı "öldü, geri döndü" ile sınırlı kaldı. Oysa Muazzez'in hayatı başlı başına 26 bölümlük dizi olur. Babası Sarı Muzaffer, müthiş bir boksördü. Hani derler ya "vurduğunu deviren" sporcuydu.
Benim Abacı'yla tanışmam Rauf Tamer büyüğüm ve eşi İlkay Hanım sayesinde oldu. Maksim'deki assolistlikleri dönemi bir yana o yıllarda Tamer'lerin Çengelköy'deki şipşirin yazlığının bulunduğu "Söğütlü Yalı"ya uğradığım bir güne rastlar. Burada sohbet imkanı buldum. Rauf Ağabey'in "Haberler Müdürümüz" diye takdim ettiği sırada şarkıcının "Rauf, bekar mı, bekar mı?" diye soruşuna epey gülmüştük.
Yeni Tülin Korman
Bu sohbette sanatçının nazariyet bilgisine hayran olmuştum. Yakın zamanda kaybettiğimiz Tülin Korman kadar donanımlıydı. Ses ve yorumunu zaten anlatmaya gerek yok. Bir süre sonra Hasan Heybetli ile ilişkisi başladı. Buna aşk değil, garip bir tutku demek daha doğru olur.
Düşünün kadın Türk Sanat Müziği'nde bir yıldız. Bülent Ersoy'un dediği gibi "Şarkıların gözüne gözüne basıp okuyor".
Birlikte olduğu kişi yeraltı dünyamızın Babası. İlginç rastlantı Hasan Heybetli'yi tanıma imkanım da oldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Asayiş Şubesi -İkinci Şube- Sirkeci'de idi. Meşhur Sansaryan Han'da. Bu bölümün en önemli kısmı Ağır Suç Masası'ydı. Başında da Ahmet Ateşli bulunuyordu. Yetiştiğim semtin, Balat'ın müdavimi idi. Daha ilginci, Ahmet ağabey ortaokul yıllarımda velim oldu. Benim derslerimle, öncelikle devamsızlığımla ilgilenirdi. Onunla bağlantım hiç kesilmedi. Yönettiği bölümde pek çok polis müdürü çalışmıştır. Bunlar komiser yardımcılığı veya komiserlik yıllarında Ateşli'nin emrindeydiler. Örneğin Kocaeli Emniyet Müdürlüğü de yapan merhum Nihat Camadan. Tabii en şöhretlisi Mehmet Ağar'dı. Sonradan bakanlığa kadar yükselen Ağar'ın Ahmet Ateşli'ye hitap tarzı hep "abi" olmuştur.
Ahlar, oflar
Gazeteler Babıali'de. Bir gün, hiç unutmuyorum Cumartesi idi. Gazeteden çıkıp, velimin yanına uğradım. Makamı iç içe geçmiş iki geniş odadan oluşuyordu. Bir yandan konuşuyoruz, diğer taraftan kapısı yarı açık odadan gelen sesleri dinliyorum. Önce işittiğim "şırrak". Ardından uzunca "aaah" ve "ooof"lar.
Birisi fena halde dayak yemekte ama soramıyorum. Ateşli bir ara dışarı çıktı. Ben de fırsat bu fırsat deyip kafayı uzattım. O da rahmetli olan polis memuru Erkan Şad'ı elinde değişik bir copla gördüm. Tanışıyoruz ya, ayakların halini işaret ettim; kim? O da yanıma gelip; "Yeni yetme Baba Hasan Heybetli" dedi. Yani Muazzez Abacı'nın daha sonra iki defa evlenip, boşandığı zatı muhterem. Ben tekrar sandalyeme oturdum.
Ahmet ağabey muzurdı da. Yerinden kalktı ve Heybetli'nin ayaklarının askıya alındığı yere çağırdı. Şad'ın yaptıklarını izlemem için hemen yanlarına bir başka sandalye koydu. Bana da "otur" diye emretti. Erkan, elindeki şeyi kullandıkça Heybetli'nin kafası yere vuruyordu. Yabancı birinin geldiğini fark edince bağırmayı kesti. Ben de refleksif olarak, kafası yere çarpmasın diye tam başının altına ayağımı sokmaya başladım. Bir süre sonra durum fark edildi. Ateşli bana bağırdı; "Ne yapıyorsun sen?" Çareyi kaçmakta buldum. "Baba ben gidiyorum" diyerek hareketlendim. Elini öperken o Erkan Şad'a seslendi; "soyun bunu" diye bağırdı. Baba yalvarmaya başladı. Ahmet ağabey bir yandan da beni kolumdan yakalayıp "Gitme, gitme biraz sonra Nihat -Camadan- mangalda hamsi yapacak. Hacıbekir'den helva da aldık". Sadece "başka zaman yerim" demekle yetindik. Tarihi merdivenleri ikişer ikişer atlayıp binadan çıktım.
Gerçek patron
Daha gençlik döneminde bir kaç kez Hasan Heybetli ile karşılaşma durumum oldu. Mesafeli durdum. O günü hatırlar ve bana soru sorar diye fazla yaklaşmadım. Benim işim sadece Muazzez Abacı'yla idi. O da olağanüstü TSM icrasıyla idi. Bu konuda, asıl muhatabım hep Sacit Aslan'dı.
Size bir şey söyleyeyim mi, başta Grand olmak üzere Maksim'leri yöneten isim Fahrettin Aslan değil, oğlu olmuştur. Sonunda kazığı yiyen de Sacit'tir. Baba oğul birbirlerinden çok farklı karakterlerdi. Benim her zaman favorim Sacit olmuştur...