Milliyetçiliğe ve ulusalcılığa kim, neden saldırıyor?
Son beş-altı yıllık dönemde, milliyetçiliğe ve ulusalcılığa saldırıyı, ABD eski büyükelçisi Edelman başlattı. Ardından “Ulusalcılığı aşacağız” komutu alan bir şebeke de iftira yağdırdı. Aslında TÜSİAD, 2002 yılında liseler için hazırlattığı felsefe kitabında, küreselleşmeyi önünde durulması imkânsız bir güç, ulus devleti ise küçültülmesi gereken bir canavar olarak sunuyordu.
Kitabın 195’inci sayfasındaki “Ulusçuluğun tehlikeleri” başlığı altında Türkiye’nin kuruluş felsefesi tehlike olarak gösteriliyordu.
* * *
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı’nı devralırken şöyle demişti:
“Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar hiçbir zaman, bu kadar tehditle aynı anda karşı karşıya gelmemiştir.”
Türkiye, böyle şartlar içindeyken, milliyetçiliğe veya ulusalcılığa saldırmak, tehdidin ta kendisiydi! Ve bu saldırıyı, zaman zaman bazı bakanlar üstlenecekti!
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 2005 yılında 14 Nisan günü, bir lisede düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, ulusalcılık rüzgârının zararlarından bahsetti. Çelik, bir öğrencinin, yabancılara toprak satışı konusundaki endişeleri dile getirmesi üzerine, AB’ye girince zaten sınırların ortadan kalkacağını söyledi.
* * *
Aslında Türk solcularının milliyetçi olmasından korkuyorlardı! ABD korkuyordu, AB korkuyordu ve daha çok içerideki işbirlikçiler korkuyordu.
Bizim çıkış noktamız, 1993 yılından beri yazdığımız gibi Prof. Dr. Osman Turan’ın “Bugün Türklerin kendi düzenlerini tatbikata geçiremeyişinin sebeplerinden biri de, milliyet, din, insanlık ideallerini tarihteki gibi birbirine kaynaştırmak, bağdaştırmak yerine, bu kavramları birbirine aykırı unsurlar imiş gibi ele almalarıdır” tespitiydi.
1997 yılından itibaren Attila İlhan ile birlikte ayrılıkları ortadan kaldırmaya başladık. Gerisine karışmadık! Bu fikir bir dip dalgasına dönüşünce, küreselciler iftiralara başladı.
İçeriden ve dışarıdan bu dalgayı manipüle etmek, ranta dönüştürmek, devlet veya ABD adına kontrol altına almak isteyenler oldu ama hareketin bir merkezi olmadığı için kimi kontrol edeceklerini şaşırdılar! Hiçbiri başaramadı!
Edelman gibi tecrübeli bir istihbarat uzmanı bile Türkiye’nin “sivil direnç” ini çözemeyince ihaleyi kendisine bağlı bir yerli gruba verdi. Onlar da “Ulusalcılığı aşacağız” dediler.
Washington’dan, Londra’dan, Kudüs’ten gelen esintilere kapılan ne kadar satılmış liberal varsa, ulusalcılığa saldırdı, hatta küfretti.
Küreselciler, bilimsel yöntemlerle bölücülük yapıyor, matematik formüllerini kullanıyor ve toplumun “En Büyük Ortak Bölen” lerini “egemen medya” da öne çıkarıyor, biz ise toplumun “En Küçük Ortak Kat” larını hatırlatıyorduk.
* * *
Daha sonra meydana gelen ve Türkiye’ye büyük zarar veren terörist eylemleri, Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Şahin ve Hüseyin Çelik, ulusalcılara fatura etmeye başladı!
Mehmet Ali Şahin, “Kızılelmacı” ları suçlarken? “Bunlar samimiyetle vatanın satıldığını düşünüyor, o yüzden eyleme geçiyorlar” diyordu!
Bir milli devletin hükümet üyeleri, kendi halkının uluslararası baskılara, ekonomik işgale karşı direnç gücünü kirletmeye, hatta yok etmeye çalışıyordu.
İşte Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sunulan ve milletin tek dayanağı olan milliyetçiliği/ulusalcılığı terörist bir faaliyet gibi gösteren rapor, böyle bir zihniyetin ürünüdür!