Milli takım duruşu ve ötekileştirme duruşu!

Binali Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kaybettikten sonra YSK'nın yenileme kararı üzerine, rakibi Ekrem İmamoğlu ile bir televizyon programına çıkmayı kabul etti. Yıldırım, programı tecrübesinden dolayı Uğur Dündar'ın yönetmesini istedi. Başlangıçta bu güvene teşekkür eden ve adil olarak programı yöneteceğini belirten Uğur Dündar, sonradan bundan vazgeçti ve "Kararımın tek nedeni, Türkiye'deki kutuplaşmadır. Ülkemiz acilen normalleşmelidir." diye mesaj yayınladı.

Binali Yıldırım, Twitter'da "Umarım bu kararda birilerinin baskısı etkili olmamıştır" diye yorum yaptı. Gazetecilerin, "Birileri derken, CHP, Uğur Dündar'ı arayıp 'bu işe girme' mi dedi. Bunu mu kastediyorsunuz?" sorusuna şöyle cevap verdi:

"Sosyal medyada ve çeşitli mecralarda böyle laflar dolaşıyor. Umarım doğru değildir. Yayınsa yayın kardeşim. Kimi istiyorsanız, o gelsin. Size de açıktan destek vermiş en tecrübeli Uğur Dündar olsun dedim. Benim yapmak istediğim, bu ayrıştırmayı, kutuplaştırmayı bir ölçüde ortadan kaldıracak ve ülkeyi daha birleştirecek bir sürece sokmak. Bunu kastettim. Sürekli bir yerlerden mevzilenip, birbirlerine çeşitli mecralarda atış yapan bir ruh hali topluma da yansıyor ve zarar veriyor. En azından bu anlamda normalleşmeye ihtiyaç var. Bunu başlatmak istedim ama karşı taraf maalesef burada samimi olmadığını ortaya koydu."

***

Gelişmeler, özetle böyle. Gelelim konuyu niçin yazdığıma...

Gerek Uğur Dündar'ın gerekse Binali Yıldırım'ın açıklamalarında anahtar kelime kutuplaştırma!

Burada öncelikle sorulması gereken soru şudur:

Ülkede ayrıştırma ve kutuplaştırmayı kim, neden körüklüyor? Kim "CEHAPE var ya bu CEHAPE" diye başlayıp, "camileri ahır yaptılar" gibi gerçek dışı iddialara sarılıyor ve buradan oy devşirmeye çalışıyor? Kim, "dinsiz parti-dindar parti, dindar cumhurbaşkanı" diye propaganda yaptı ve yapıyor? Kim, mezhep üzerinden giderek, mesela yargıyı FETÖ'ye teslim etmek amacıyla tasarlanan Anayasa değişiklikleri için 2010 referandumunda, "Alevi hakimler gidecek, Müslüman hakimler gelecek" yaygarası yaptırdı? Sahi nerede şimdi o Müslüman hakimler?

Yine Cumhuriyetin kurucu değerlerine, Türk kimliğine ve laikliğe savaş açan, Atatürk'e hakaret eden ve edenleri de teşvik eden kim?

Rakibini "Pontuslu" diye göstererek buradan oy avcılığı yapmaya çalışan kim? "Kürdistan, Lazistan, Dersim" diye ne kadar hassa konu varsa kaşıyan kim? Rakibini ve onu destekleyenleri, "İstanbul'u Konstantinopol yapmak isteyenler" diye gösteren kim?

***

Uğur Dündar'ın televizyon tecrübesine ise kimsenin bir diyeceği yoktur. Fakat, Dündar'ın taraflardan birine tam destek verdiği ortadayken ve 31 Mart seçimleri öncesinde programına yasak getirildiği, konuklarının Cumhurbaşkanı tarafından hedef alındığı bilinirken, onun yönetici olmasını istemek ve "ayrıştırmayı, kutuplaştırmayı önlemek, normalleşmeyi sağlamak için bu öneride bulundum" demek hiç ama hiç inandırıcı değil.

Aksine, Binali Yıldırım'a Uğur Dündar'ı kim tavsiye etmişse, onun üzerinden kutuplaşmadan nemalansın, Erdoğan'ın tabiriyle, kendi tabanını "konsolide" etsin diyedir!

***

Peki ne yapılmalıdır? Programı değil, kutuplaştırma konusunu kastediyorum!

Ne yapılması gerektiğini, Milli Takım'a ruh veren ve Dünya Şampiyonu Fransa'yı mağlup eden Şenol Güneş söyledi:

"Bu taraftarın sıcak ilgisi, sevgisi, desteği bize olumlu olarak yansıdı, rakibe baskı yarattı. Bu her alanda böyle. Türk insanının ötekileştirmeden, kucaklayarak başaramayacağı iş yok. Bu işin sportifin yanında kültürel etkisi de var. Sahadaki güzel duruşumuzu gösterirsek her işi başaracağımızı düşünüyoruz."

Bölerek, kin ve öfke kusarak, vatan evlatlarını birbirine düşürerek nereye varılabilir?

Özellikle iktidar partilerine, milli takım duruşu yakışır değil mi?

Bu arada maçta Fransız Milli Marşı'nın seyircilerin bir kısmı tarafından ıslıklanması iyi olmadı. Bu devletin kurucusu, savaş sırasında bile Yunan bayrağını yerden kaldırtmış bir komutandı. Büyük millet böyle olunur!

Yazarın Diğer Yazıları