Son zamanlarda Cumhuriyet düşmanlığıyla temayüz etmiş bir takım sarsak tipler var. Bunlar bütün güçleriyle abide şahsiyetlere saldırıyor.
Bunlar bir anlamda Türk Milletinin millî ve manevi mimarlarına saldırarak kendilerinden söz edilmesini sağlıyorlar.
Zira kendisi değer olamayanlar, değerlileri değersizleştirerek var olmaya çalışırlar.
Onlara kılık kıyafeti üzerinden söz söylemek kıyafete hakaret olur.
Meczup, ruh hastası ya da küfür erbabı olarak nitelemek de bize yakışmaz.
Adı lazım değil, adının bu köşede zikrini de okuyucuya hakaret sayarım!
Yarasanın gözleri aydınlıktan rahatsız olur!
Edep, adap, etik ve estetikten nasipsizler Atatürk, Necip Fazıl, Mehmet Akif, Ziya Gökalp gibi abide şahsiyetlere saldırarak Türk Milletinin reflekslerini test ediyorlar.
Bu zatları kendileriyle baş başa bırakmak gerekir. Zaten yok hükmündeler bırakın yok olsunlar.
Akif'e bakın ne diyor: "Hâlâ 'Korkma' diye başlıyorsun.. Neden korkacağım ulan... Mehmet Akif serserinin teki..."
Bu saygısızlığın, edepsizliğin ve terbiyesizliğin sınırı yoktur. Bir yanda sırtında giyecek paltosu yokken İstiklal Marşı için konulan ödülü almayan Mehmet Akif, diğer yanda on milyon liralık mülke şaibeli bir şekilde konan bir adam var. O adam Akif'e laf ediyor. Bu adam için liyakat giydiği kıyafet, hepsi bu!
Hızını alamıyor bu defa "Çile"nin şairi Necip Fazıl'a saldırıyor. Rahmeti rahmana karışmış olan üstada "Necip Fazıl'la 25 sene beraberliğim oldu. Necip Fazıl tanıdığım en zeki adam, tanıdığım en cesur adam. Ama tanıdığım en ahlaksız adam!" diyor.
Eee, der tabii... Bir yanda o abide Sakarya şiirinin şairi var, diğer yanda Sakarya'da yerle yeksan edilen düşmana "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen bir adam var.
Bu zatı muhteris hızına alamıyor bu defa Ziya Gökalp'a saldırıyor. Türk edebiyatının en önemli şairlerinden Gökalp'a "Ziya Gökalp'ı Türkçüler adam zanneder... Türkçüler darılmasın, Ziya Gökalp, dinsiz münevver yetişmesinde birinci derecede mesuldür" diyor.
Bu adam İngiliz Şekspir'i "Şeh Pir" yaparak ona sahip çıkarken Ziya Gökalp gibi Türklüğün, Türkçenin ve millî şuurun düşünürüne saldırması da doğal olsa gerekir. Adamdan ancak adam olanlar anlar.
Ne diyor Ziya Paşa, "Erbabı kemali çekemez nâkıs olanlar, Rencide olur didei huffaş ziyadan". Günümüz Türkçe'siyle söylersek; "Cahil, ilim sahibini çekemez.. Yarasanın gözleri aydınlıktan rahatsız olur."
Başka söze ne hacet!
Mehmet Akif gibi ahlak abidesi, Necip Fazıl gibi coşku ve derinlik üstatlığı, Ziya Gökalp gibi entelektüel zekâyı Allah her insana nasip etsin!
Onların aziz hatıralarını kirletmeye çalışanların, dönüp kendi pespayelikleri, tamahkârlıkları, hadsizlikleri ve asabiye fukaralıklarına bakmalarında yarar vardır.
Her şey bir yana böyle bir densiz ve dengesiz adamı seksen milyonun Diyanet İşleri Başkanı ziyaret etmesi vahimdir. Hem de "ölülerinizi hayırla yâd ediniz" diye emreden bir dini temsil eden kişi bu ziyareti yapıyor. İşin üzücü yanı burasıdır!
Diğer yandan bu Yunan dostunun İslam'ın bu topraklardan silip gitmesini engelleyen şuur sahibi Türk mütefekkirlerine desteksiz saldırması da düşünülemez.
Bu ve buna benzer adamlar kendileri için öngörülen rolü oynuyorlar. Bu adamın attığı iftiralar ya da söylediği sözler birilerinin gerçek adına ya da tesadüfen edilmiş sözleri değildir. Bu hakaretler, iftiralar ve ithamlar belirli amaçlar için yapılıyor. Bu adam da birilerinin temsilcisi olarak böyle bir misyon üstlenmiş durumdadır.
Birileri Türk milletinin millî mukavemetinin derecesini ölçmeye çalışıyor. Durup dururken Atatürk'e yapılan saldırılar ya da manevi şahsiyetine yönelik iftiraların nedeni de budur.
Türk milletinin refleksleri test ediliyor!
