'Millî hırsız' Vincenzo'nun aziz hatırası önünde...
'Millî hırsızlık' deyince durmak lâzım... Bu hassas konuda Cool Hand Vincenzo'nun gerçek adıyla Vincenzo Peruggia'nın hikâyesini hatırlamamak olmaz...
Yıl 1911... Vincenzo, Paris'teki Louvre Müzesi'nde işe yeni girmiş bir İtalyan'dı... Dünyanın en ünlü resimlerinden birisi, belki de en önemlisi olan Mona Lisa tablosunu çalmaya karar vermişti... Çalıp, Leonardo da Vinci'ye ait o tabloyu, anavatanına, yani İtalya'ya geri götürecekti, çünkü bu millî bir meseleydi!..
Bir pazar sabahı müze kapalıyken, resmin bulunduğu odaya giren Vincenzo resmi duvardan indirmiş, sonra merdivenlerde çerçeveyi kesip resmi çıkarmıştı... Ardından kilitli kapının tokmağının vidalarını söküp çantasına koymuş ve 'tarihin en önemli sanat hırsızı' olma yolunda hızla müzeden uzaklaşmıştı...
Vincenzo, Mona Lisa'yı dört yüz yıl önce Leonardo da Vinci'nin Fransa Kralı Francis'e kendi elleriyle pazarladığından habersizdi... Ona göre Napolyon tarafından Fransa'ya götürülen eserlerden biriydi bu da ve kurtarılmalıydı!.. Eh, işin biraz da maddî kâr boyutu vardı...
***
Hırsızlık duyulduğunda Paris'te insanlar o boş çerçeveyi görmek için müzeye akın ettiler... Mona Lisa çok daha büyük bir üne kavuşmuştu artık... Polis, ustaca yapılan bu hırsızlığı çözemiyor, arkadaşı daha önce müzeden heykel çalan Picasso'dan bile şüphelenmiş, sorguya çekmişti...
Aradan iki yıldan fazla bir zaman geçer... Yine bir İtalyan olan antikacı Alfredo Geri'ye 'Leonardo' adıyla imzalanmış bir mektup gelir... Leonardo sahte ismini kullanan şahıs, Mona Lisa tablosunun kendisinde olduğunu ve bir miktar para karşılığında onu İtalya'ya vermek istediğini yazar... Bir de millî hissiyatla not düşer: "Bu resim madem ki İtalya'da yapılmıştı, o hâlde İtalya'ya aittir ve oraya dönmelidir... "
Floransalı antikacı bu mektubu aynı şehirdeki Uffizi galerisinin müdürü Poggi'ye gösterdikten sonra hırsıza cevap yazar: "Evet, o eser İtalya'ya aittir, onu getirebilirsin..."
Buluşma, pazarlık, resmi doğrulama vs. gibi işlemler sürerken, polis baskınıyla macera yeni bir aşamaya geçer... Eldeki resmin gerçekten orijinal Mona Lisa olduğu anlaşılır... 'Leonardo' sahte isimli şahsın, bu tabloyu Louvre'dan çalan Vincenzo Peruggia olduğu ortaya çıkar...
***
Vincenzo hapse atılır... Sıra onun kendisini mahkemede savunmasına gelmiştir... Vincenzo, İtalya'ya ait bir tablonun Napolyon tarafından Paris'e götürüldüğünü, orada sergilenmesinin millî gururuna dokunduğunu, onu anavatanına kavuşturmak için bunu yaptığını, vatanseverliğin bedelini ödemekte olduğunu söyler...
Mahkeme onu cezaya çarptırır ama 'vatanseverlik' duygularıyla bu hırsızlığı yaptığına hükmederek cezayı hafifletir... O da yedi ay tutuklu kaldıktan sonra serbest kalır... Böylece 'millî hırsız' modeline iyi bir örnek oluşturur Vincenzo!..
İtalyan halkı 'Millî hırsız'ı pek takdir eder ve cezaevinde kaldığı süre boyunca onu ilgi ve hediyeye boğar... Eski tarihli bir TRT haberine göre Vincenzo, memleketi Dumanza kasabasında hâlâ bir kahraman!..
Kasaba halkı adına konuşan torun Peruggia şöyle diyordu: "İtalya için bir şey yaptığından, onunla gurur duyuyorum. Sıradan bir hırsız değil, o bir efsane. Mona Lisa tablosunu şimdiye kadar çalmayı başarabilen tek kişi. Mona Lisa Napolyon tarafından İtalyanlardan çalınmıştı, büyükbabam ise onu geri getirmeye çalışmıştı. Büyükbabam Mona Lisa'yı Napolyon'un İtalya'daki sanat eserlerini çalmasına bir tepki olarak aşırmıştı..."
***
Ondan yüz yıl sonra bizde de 'sanat için' neler yapıldı!.. Rüşvet obezine amorti babından kol saati yetmedi, sanata olan düşkünlüğü dolayısıyla 'kuyruklu piyano' bile istedi!.. Her şey sanat içindi, "Soyun" deseler sanat için soyunacaktı yani!.. Her şey patladıktan sonra "Bu komplo sonucu başıma gelenler Kürt olduğum için getirildi" deyince hırsızın bile bir miktar ahlâklısını arar hale gelmiştik!..
Farkı görünce İtalyanların millî hırsızı Vincenzo'nun aziz hatırası önünde saygı ile eğilmeyelim de ne yapalım şimdi!..