Millet ve milliyetin bilimsel tanımı...
Millet ve milliyetin tanımlanması hakkında, Türkiye’de en geçerli bilimsel çerçeveyi İsmâil Hâmi Dânişmend, “Türklük Meseleleri” kitabında çizmiştir. 1976 yılında, okuduğum kitap günümüzdeki tartışmalara da ışık tutuyor:
* “Bir milletin yaşayabilmesi için efrâdının, siyasî kanâatlerden üstün bir fikre inanmakta birleşmesi lâzımdır. Tarihin bütün büyük hareketlerini yapan milletler, işte böyle bir müşterek fikre inanmış kütlelerdir.
* Türkiye’de milliyet fikri henüz müşterek bir îmân esası olamamış, bilâkis bir tefrika ve ihtilâf âmili şeklinde kalmıştır!
* Bizde milliyet ölçüsü bazılarına göre ‘ırk’, bazılarına göre ‘kültür’, bazılarına göre ‘vatan’, bazılarına göre ‘Turancılık’, bazılarına göre ‘Anadoluculuk’ ve hatta bazılarına göre ‘vatandaşlık’tır. Dil, ideal ve tarih birliği de bunlara eklenebilir.
* Bu ihtilâflara resmî vesikalarda bile tesadüf edilir.
İlmî bakımdan bunların hepsi de doğru ve hepsi de haklıdır. Yanlış ve haksız olan nokta, bu ilkelerden her birinin bir târife esas kabul edilmesi ve bu suretle genel bir milliyet târifi yerine, birbiriyle çelişen târifler ortaya atarak tehlikeli bir manevî tefrikaya meydan verilmiş olmasıdır.
***
* Milliyetin târifi bir siyaset meselesi değil, bir ilim meselesidir. Şahsî ve siyasî mülâhazalarla kurulmuş indî nazariyelerle keyfî târiflerin hiçbir ilmî kıymeti yoktur.
Milliyet meselesinin dünya kültüründe yeni bir ilim sahası teşkil edebilecek kadar araştırılmış ve esaslara bağlanmış olduğundan bihaber vaziyette mantık oyunlarıyla kitleleri oyalayıp durmanın, gelecek nesillere karşı ne büyük bir sorumluluk olduğu meydandadır.
* İlim âleminde üzerinde ittifak edilen en son ve objektif tanıma göre millet, herhangi bir esas etrafında toplanmış, dayanışma halinde insan kütlesi demektir.
* Etrafında toplanılan bu esas bazen Fransa ve Çin’de olduğu gibi kültür, bazen Slav ve Arap âlemleriyle Romanya’da olduğu gibi dil, bazen ABD’de olduğu gibi vatandaşlık, bazen Avusturya’da olduğu gibi mezhep, bazen da İsviçre’de olduğu gibi vatan kavramından ibaret olabilir.
* Bir camianın millet sayılabilmesi için bunlardan herhangi birinin etrafında toplanılmış olması yeterlidir. Bunlardan herhangi biriyle birbirine bağlanmış camiaya millet (nation) ismi verilmesine karşılık bu çeşitli bağların birden fazlası veyahut hepsiyle birden bağlı cemiyetlere de milliyet (nationalite) denilir.
* Millet, siyasi ve suni bir oluşum olduğu halde milliyet yahut kavmiyet doğal bir oluşumdur.
***
* Etnoloji, antropoloji, etnografya, tarih, dilbilim gibi klâsik ilimlerin ittifakıyla sabittir ki milâdın onbirinci asrında Anadolu’yu fethederek bugünkü Türkiye devletini kuran Oğuz Türklüğü, ana Türk ırkının devamından başka bir şey değildir, lisanı da müstakil ana Türk dilinin devamıdır ve kültürü de en eski pastoral kültürüne dayanır, üç tarafı denizlerle çevrilmiş bir yarımada şeklindeki ana vatanının bir coğrafi birliği vardır ve bu çerçeveden dokuz asırlık muhteşem mazisi etrafına da taşıp yayılarak geniş bir tarih birliği meydana getirmiştir..
İşte bundan dolayı, bir ırk birliği, dil birliği, kültür birliği, vatan birliği, din birliği ve muazzam bir tarih birliğiyle birbirine bağlanmış olan Türkiye Türklüğü siyasi ve suni bir millet değil, doğal bir oluşum niteliğine sahip kuvvetli bir milliyettir.
* Bu kuvvetli bağları inkâr ederek, Türklüğü yalnız bir tek milliyet esasına dayanıyor saymakla onu suni ve siyasi bir oluşum gibi göstermiş ve zayıflatmış olacağımızı unutmamalıyız.”