Millet olarak "adalet nedir" unuttuk mu?
Adalet, hak ve hukuka uygunluk demektir. Adil olmak, hakkı ve hukuku gözeterek gereğini yerine getirmektir. Temelinde dürüst olmak yatar. Eski Türklerde, "töre" kelimesi, yazılı olmayan kanunlar anlamında kullanıldığı gibi adalet anlayışını da ifade eder. "İl gider töre kalır" sözü, "devlet yıkılsa bile hukuk yaşar" anlamında kullanılmıştır. Bu söz, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü de ifade eder.
Uzun zamandan beri, Türk toplumuna "Bizden olan her zaman ve her şartta haklıdır" gibi ahlâkı kökünden yıkan bir anlayış hâkim oldu. Bu anlayışa göre bizden olmayanlar, her türlü musibete layıktır! Bu durumun yaygınlaşmasına, iktidarların partizan uygulamaları sebep olmuştur denilebilir ama daha derinde yatan, halkın adalet duygusunun zayıflamış olmasıdır.
Dini değerlerin lafzen bu kadar yüceltildiği bir dönemde, adaletin yerlerde sürünmesinin sebebi, dini değerlerin de zayıfladığını göstermektedir.
***
Kurân'da, "Şüphesiz Allah, emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder..." denilmiyor mu?. (Nisa-58)
Bugün, Türkiye'de emanetler ehline mi veriliyor, yoksa yandaş olmaktan başka bir özelliği bulunmayanlara mı?
Bugün veya son dönemlerde, insanlar arasında hükmedildiğinde adaletle mi hükmediliyor? Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, oda tv gibi davalarda adaletle mi hükmedildi? Bu davaların hakim-savcıları ve uydurma delil üreten polisleri şimdi nerededir?
Bu davalarda mağduriyetler giderilebildi mi? İntihar edenler veya kahrından ölenler geri getirilebilir mi? Ya kaybolan gelecek hayalleri ne olacak?
Aynı uygulamalar bugün de başkalarına yönelik olarak devam ediyor. 15 Temmuz'u planlayanlar serbestken, o gece sahaya sürülen askerler ve askeri öğrencilerin bir kısmı müebbet hapis cezasına çarptırıldı!
15 Temmuz gecesi, ağır suçlar işleyenlerin soruşturulması ise yasak! O gece gerçekte ne olduğunu, duruşmaları takip ederek anlamaya ve yazmaya çalışan Müyesser Yıldız tutuklu! Murat Ağırel, yolsuzlukların hangi sistemle yapıldığını yazdığı için tutuklu! Barış Pehlivan da sistemin nasıl metastaz yaptığını gösterdiği için hedef alındı.
***
Yürürlükteki sistem, insanları partizanlığa zorluyor. Seçmen, kendi oyunu hisse senedi zannediyor. Seçimi kazanan partinin seçmeni, oyunu veya siyasi faaliyetini paraya, mevkiye dönüştürmenin çaresini arıyor. Hak etmediği makamlara talip oluyor veya yakınlarına çıkar sağlıyor...
Yetkiyi ele geçiren herkes, yakınlarını kayırıyor.
Gerçi, adalet anlayışının dine dayandırılması gerekmez ama İslam'dan bahsedenler, hayatları boyunca Nisa Suresi, 135'inci ayeti hiç mi okumadı?
"Ey iman edenler! Haktan yana olup, adaleti sapasağlam ayakta tutun, Allah için şahitler olun. İsterse kendinizin veya ana-babanızın ya da yakınlarınızın aleyhine olsun, isterse onlar zengin veya fakir bulunsun. Allah onları korumada herhalde sizden öndedir. Artık hak ve adalette hevese uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Nisa-135)
***
Tabii ki adaletsizlik anlayışı sadece dini istismar edenlerde yaygın değildir. Dini sohbet programlarından kazandığı paralarla konuşulan bir kişi korona virüse yakalanıyor, bir güruh, "ölsün, gebersin" diye tempo tutuyor! Bu nasıl insanlıktır?
Yine gizli tanık ifadesiyle DHKP-C örgütüyle ilişkili oldukları iddia edilen ve tutuklanan iki avukat adil yargılanmak talebiyle açlık grevi yapıyor, birisi ölüyor, bu ölümün yargı sistemindeki sorunlardan dolayı önlenememiş olmasını eleştirenler, sanki terör destekçisiymiş gibi suçlanıyor!
Adalet nedir, kimse anlamış değil galiba? Hukukun evrensel ilkeleri kimin umurunda? Hangi suçu işlemiş olursa olsun herkesin adil yargılanma hakkı vardır. Kaldı ki suçu ispat edilene kadar herkes masum sayılmalıdır.