MHP'den ve Bahçeli'den beklenen!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti grubunda yaptığı konuşmada “MHP’nin Kürt politikası” olması gerektiğini yazan ve “Şayet MHP bulunacak çözümü benimsemezse ve direnirse kalıcı bir çözüme ulaşılamaz. MHP’nin belirleyici gücü yapıcı değil, yıkıcı bir faktör olarak kapıda bekliyor. MHP’nin bir Kürt politikası var mı? MHP bugüne kadar bu sorunu sömürerek siyaset yapmadı; ama katkı da sağlamadı. Şimdi, pozitif bir dille bir adım ileri geçmesi, çözüm önünde engel gibi görünmekten çıkarak bir ucundan meseleye el atması lâzım” diyen Mümtaz’er Türköne’ye sert bir dille cevap verdi.

* * *

Bir siyasi parti genel başkanı sırf bir yazıdan dolayı bir köşe yazarına ağır bir eleştiri yöneltiyorsa, durum ciddidir.
Nitekim, Bahçeli MHP’ye baskı sürecinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son iki ay içinde, “İçeride ve dışarıda çok iyi şeyler olacağı” ve “Türkiye’nin bu en önemli sorununun çözümü için 2009’un fırsat yılı olduğu” yolundaki beyanları ile başladığını da hatırlatarak “Bizim için bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı’nın konumu, rolü ve fonksiyonu önem taşımaktadır” diyor.
Bahçeli, “Başbakan’ın sutre gerisine çekilerek kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanması sürecini izlediği”ni belirtikten sonra “Cumhurbaşkanı’nın ön safta yer alarak Türk toplumuna şifreli mesajlar vermesi, bu konuda bir rol paylaşımının yapıldığını da akla getirmektedir” gibi çok ciddi bir değerlendirmede de bulunuyor.

* * *


Bahçeli, “milletin direnci” üzerinde duruyor ve “Türkiye’de milletin beklentileri hilafına değişim ve dönüşüm arzu edenler, iktidarda bile olsalar, toplumun yüksek kaygı ve şuurunun baskısı ile düşüncelerini ertelemek durumunda kalmışlardır” diyor.
Bahçeli, psikolojik savaşın nasıl sürdürüldüğünü ise şöyle anlatıyor:
* Ancak, son yıllarda iktidar odaklı sistematik bir ‘yönlendirme, dayatma, bıktırma ve teslim alma’olarak formüle edeceğimiz aşamalı bir teslimiyet şablonu kamuoyunun önüne konulmaya başlanmıştır.
* ‘Gerçeklerin konuşulması, sorunlarla yüzleşme, ezberlerin bozulması, statükodan kurtulma, barışla buluşma, değişimin gücü, engellerin aşılması, hataların sorgulanması’ gibi sayısız kavramla karşımıza çıkan bu mihraklar maalesef mesafe almaktadır.
* Maksatları, en büyük teminatımız olan millet vicdanını ve şuurunu sarsmak, kavram ve kafa karışıklığı ile milli direnç noktalarını zayıflatmaktır.
* Sözde sivil toplum temsilcileri, üniversite zeminini propaganda için kullanan mihraklar, güdümlü düşünce kuruluşları, siparişle sonuç çıkartan kamuoyu araştırma şirketleri, yüzleşmeye meraklı sözde aydınlar ve yandaş medya kanalları, bu sürecin başlıca aktörleridir.
* Millet bekâsının ağırlaşan tehditlere maruz bırakıldığı son dönemlerde, toplumun yaklaşan travmalara alıştırılması ve nihayetinde kabule yanaştırılması görevini üstlenmiş bu aktörlerin çabaları iyice yoğunlaşmıştır.

* * *


Bahçeli, bu noktada lobi faaliyetlerinin MHP’yi ve MHP’lileri hedef almaya başlamış olmasının, toplumun diğer direnç noktalarının bu odaklar tarafından belirli bir kıvama getirildiğinin işaretlerini verdiğine, sıranın MHP’ye geldiğine de işaret ediyor. Bahçeli, “Bugüne kadar teslim ala ala ilerleyen işbirlikçi lobiler ve yandaş mihraklar”ın MHP’yi ‘yıkıcı bir faktör’ olarak adlandırmasını da “alçakça itham” olarak görüyor.
Bu itibarla Bahçeli’nin “Bu temel meselelerde teslimiyet sürecine girmemiş ve ayakta duran tek bir siyasi hareket kalmıştır. Bu, dimdik duran kalenin adı ise Milliyetçi Hareket Partisi’dir” sözlerini bir teminat olarak görmek istiyoruz. Çünkü bugüne kadar bu türde çok konuşmalar yapıldı ama milli egemenliği zedeleyen yasalara yine de imza atıldı!
Bahçeli, “Alacağımız her karar, yalnızca aziz milletimizin yararına ve varlığının devamına uygun olacaktır” diyor.
İktidarda veya muhalefette, MHP’den ve Bahçeli’den beklenen işte bu kararlılıktır.

Yazarın Diğer Yazıları