MHP, AKP’nin yanında mı olacak?
Yeniçağ’ın haberine göre, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “AKP, Türk milletinin hak ve hukukunu savunduğu sürece, özellikle dış politikada Milliyetçi Hareket her zaman yanında olacak ve asla yalnız bırakmayacaktır” dedi.
Bahçeli geçen hafta yaptığı konuşmada da Türkiye’nin dış tehditle karşı karşıya olduğunu belirterek “AKP hükümetini dış tehditler karşısında bir başına bırakmayız. Ancak AKP’nin küresel planlara takılarak taşeron gibi davranmasını da asla tasvip etmeyiz. Bu en başta Türk milletine karşı sonsuz ve büyük saygımızın bir icabıdır” demişti.
***
Şöyle bir durum ortaya çıkıyor:
Bahçeli’ye göre AKP, küresel planların taşeronudur.
Veya başka bir deyişle AKP hükümetinin uyguladığı dış politikanın temeli, küresel plânlardır.
Bahçeli bunları tasvip etmiyor ama AKP’nin arada sırada Türk milletinin hak ve hukukunu koruduğunu düşünüyor ki, “Dış politikada AKP’yi asla yalnız bırakmayacağız” diyor.
Peki ama, AKP daha “Türk milleti” diye bir milletin varlığını tanımıyor ki hakkını hukukunu korusun! Türk kavramını bütün milletin adı olarak değil, etnik gruplardan biri olarak zikretmiyorlar mı?
Bu durumda AKP hangi milletin hakkını hukukunu korumuş oluyor?
O küresel projeler hangi milletlere ait ise onların hakkını hukukunu koruyor elbette.
***
Mesela Büyük Orta Doğu Projesi, hangi milletlerin projesidir bakalım.
- Projenin İsrail ayağı şöyle gelişmiştir:
Osmanlı’ya ihanet eden Bedirhan’ın torunu Kamuran Ali Bedirhan, 1958’de İran gizli servisi SAVAK’ın daveti üzerine Tahran’a yerleşmiştir. Orada Lübnanlı politikacı Sami Sulh ile tanışmıştır. Bedirhan, kendisine, Suriye, Irak ve Lübnan’ın federal birlik halinde birleşmesi, daha sonra bu birliğe Kürdistan, Hicaz, Yemen, Türkiye ve İran’ın katılması ve nihayet ilk fırsatta İsrail’in de birliğe dahil edilmesi hakkında fikirlerini anlatan Sulh ile çalışmaya başlamıştır. Sulh, aynı plânı daha önce Paris’teki MOSSAD temsilcisi Yarbay Bin David’e de sunmuştu.
MOSSAD temsilcisi Bin David, Bedirhan’a, Sulh’un plânına yeni bir fikir eklemesini önerdi. Bu fikir, Arap Birliği’nin kaldırılıp yerine bir Orta Doğu Birliği kurulması idi!
İşte bugün Büyük Orta Doğu diye karşımıza çıkan proje, Bedirhan ve Sami Sulh’un ortaya attığı, ama MOSSAD’ın geliştirdiği bir fikirdir!
- Projenin ABD kanadında ise başlangıçta Roosevelt’in önce rakibi sonra yardımcısı olan Wilkie vardır. Roosevelt, İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü sırada, Wilkie’yi dünya turuna gönderdi.. Wilkie, Fas, Mısır, Filistin (İsrail), Irak, Türkiye, Rusya (Yakutistan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri dahil) ve Çin’i gezdi ve dönüşünde bir kitap yazdı: Tek Dünya Devleti!
Kitap bu isimle Türkiye’de 1951’de basıldı!
- Projenin İngiltere kanadında ise Bernard Lewis vardır. Lewis, İngiltere vatandaşı bir Yahudi olarak başladığı Orta Doğu araştırmalarına Amerikan vatandaşı ve başkanlık danışmanı olarak da devam etti. Büyük Orta Doğu projesinin psikolojik temellerini ise 1996 yılında, İstanbul’da Yapı Kredi Plaza’da bir konferansla atmaya başladı. 2004 yılında ABD Başkanı Bush, projeyi Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’a tebliğ etti ve kendisini eş başkanlığa atadı!
Daha sonra projeye, “Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika” adını vererek, 22 İslam ülkesinin haritasını değiştireceklerini resmen açıkladılar.
İşte bugün, Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de olup bitenler bu projenin gereğidir ve Tayyip Erdoğan, başlangıçta komşularla sıfır sorun politikasını uygularken sert dönüşler yaparak, ABD’nin istediği çerçevede hareket etmeye başladı.
***
Aslında Türk Dışişleri, Mezopotamya projesi ve Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında oluşturulan birlik ile Büyük Orta Doğu Projesi’nin çekirdeğini kuruyordu.. Ancak ABD acele etti ve Türkiye’yi Suriye ve İran’ın üzerine sürmeye başladı. Böylece, Türkiye’yi de zayıf düşürecekler! Sonuçta Büyük Orta Doğu Projesi’nin önünde hiçbir engel kalmayacak!
Şimdi bu projenin eş başkanlığını yapan bir Başbakan’ın dış politikası çerçevesinde Türk milletinin hak ve hukuku nasıl korunur?
Ve böyle bir dış politikayı desteklemek milliyetçilik mi olur?