Meşruiyetinizi tartıştırmayın!
Seçimler daha yapılmadan, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meşruiyet tartışması var. Meşruiyet halk desteği ve hukuka uygun işler yaparak sağlanır. Halk desteği tamam ama hukuka uygun işler yapılmıyor." demişti.
Seçimlerde ise, Erdoğan'ın İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya ve Mersin gibi büyük şehirlerde halk desteğini da kaybettiği ortaya çıktı.
Şimdi Erdoğan, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı seçimleri, polis devleti kurallarıyla tekrarlatmak istiyor. Ortağı olan Devlet Bahçeli de kendisini destekliyor.
Öyle ki "CHP, İstanbul'dan vazgeçsin de kaos çıkmasın" diye öneri getirenler bile var!
Oysa kazanılmış seçimi, Yüksek Seçim Kurulu üzerinde baskı kurarak tekrarlatmak, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nın meşruiyetini tartışmaya açar. Hem de sadece Türkiye'de değil bütün dünyada! Asıl kaos o zaman çıkar!
Elbette böyle bir tartışmadan zararını sadece Erdoğan görmez, Türkiye büyük bir itibar kaybına uğrar ki bunun telafisi yoktur!
İşçiden alıp işverene verecekler!
Ekonomideki kaosu ortadan kaldırmak için formül ararken de bula bula işçilerin kıdem tazminatını ortadan kaldırmayı düşündüklerini açıkladılar.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, üç ay arayla "Ekonomide yapısal dönüşüm" paketleri açıklıyor.
Albayrak, "Son paketin hazırlanmasında, odalarımızın, iş dünyamızın, TÜSİAD, MÜSİAD başta olmak üzere geniş yelpazede STK'larımızın katkılarını, raporlarını alarak bu çerçeveyi hazırlamaya çalıştık. Tüm bu görüşler ışığında paketimize son halini verdik." dedi. Zaten kıdem tazminatı fonunun, iş dünyasını harekete geçireceği iddiası bu çevrelerin düşüncesidir.
Albayrak, kamu bankalarının sermayelerini güçlendirmekten bahsediyor. Kıdem tazminatları, devlet bankalarında toplanırsa mesele çözülecek mi?
Özel bankaların sermayeleri de 2018 yılı karlarının dağıtılmaması suretiyle güçlendirilecek! Borçluların ödemede güçlük çektiği krediler yeniden yapılandırılacak!
Tamamlayıcı , (ikinci emeklilik) sistemiyle bankalara para çekilmeye çalışılacak.
Albayrak, "Sistemde biriken fonların sermaye piyasaları üzerinden reel sektöre ve ülkemizin sürdürülebilir büyümesine kanalize edilmesini sağlayacağız." dedi.
Yani, işçiden alınacak, konkordato ilan etmiş iş adamlarına verilecek!
Yola çalı dikeceğim koyunlar geçecek!
Tarımda ise SERA adıyla bir anonim şirket kurulacak ve ilk etapta iki bin hektar teknolojik sera inşa edilecek!
Nasrettin Hoca, "Yola çalı dikeceğim, geçen koyunların yünü takılacak, bunları eğirip iplik yapacağım, kazak yapıp satacağım, borcumu ödeyeceğim" deyince alacaklı gülmüş…
Hoca de "Gülersin köftehor. Hazır parayı görünce…" diye çıkışmış…
Gerçi "47 milyon olan küçükbaş hayvan varlığımız 4 yıl içinde 100 milyona yükseltmek" gibi projeler elbette fayda sağlar, hatta "yüksek katma değer ve teknoloji üretimini önceleyen bir ekonomi" kulağa hoş geliyor ama 17 yıldır, bunları yapmayan bir iktidara artık güven duyulabilir mi?
Albayrak bir de yargı reformunu müjdeliyor, "Güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi" kurulacağını söylüyor.
İşte asıl sorun orada zaten! Güven vermek!
Sistemin adı servis veya servus, yani kölelik!
Albayrak, lojistik, ihracat ve turizmde master planlar hazırlandığını de bildiriyor ve 2019'da turizmden 35 milyar dolar gelir beklendiğini açıklıyor.
Londra Finans Merkezi Başkanı Peter Estlin de TÜSİAD'ın İstanbul'da düzenlediği toplantıda konuştu ve "Türkiye bizi güneşi ile çok etkiliyor. İngiltere'den Türkiye'ye birçok turist geliyor. Türkiye'nin turistlere servisi çok üst seviyede... Türkiye ve Birleşik Krallık arasındaki ticaret hacminde 20 milyar dolardan fazlasını hedefliyoruz. Türk ekonomisi büyüdü. Şu anda Türk ekonomisi dünyadaki 13. büyük ekonomi. Türk ekonomisi Avrupa ülkelerinden daha hızlı ilerliyor." dedi!
Yani, Türkler servis hizmeti yapacak ve ekonomiyi büyütecek öyle mi?
Latincede kölenin karşılığı "servus"tur. "Servis" de oradan gelir. Kölenin verdiği hizmet anlamında... Bu ekonomi politikaları, Türklere sadece kölelik getirir!