Melek yatırımcılar ve cinsiyetleri!
Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yurt dışına lisansüstü öğrenim görmek üzere gönderilecek öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, "Diplomaların giderek önemsizleştiği bir döneme doğru gidiyoruz. Artık beceri ve yetkinlik temelli bakış açısıyla, diploma yerine sürekli olarak, günlük, aylık, yıllık olarak değişen ihtiyaçları karşılayan sertifika sistemleri gibi yaklaşımlarla insanların belirli bir süre diplomayı beklemeden kendilerini yenileme ihtiyaçlarını karşıladığı, sertifikaları biriktirerek bunları diplomaya dönüştürdüğü bir döneme doğru gidiyoruz." diye bir önermede bulundu.
Bu sözler, diplomalarını almış ama bir de lisansüstü diploma almak için yurt dışına gönderilen öğrencilere söyleniyor! Bir de "satın alınmış diplomalar" var ama konumuz bu değil!
***
Elbette bilimsel ve teknolojik gelişmeyi diplomalar yapmaz. Yine de her alanda yeni nesiller için bilimsel bir alt yapı gerekiyor. Bunu da bütün dünyada üniversiteler sağlıyor. Zaten diploma dışı sertifikaları veren de yine üniversiteler... Bu konuda Türkiye'nin sorunu, üniversitelerde bilimsel bilgi üretilememesidir. Bunun çeşitli sebepleri vardır ama en önemlisi, üniversitelerin ideolojik zihniyetlerle ele geçirilmesi ve bunun sonucunda "bilimsel bağnazlık"tan bildiğimiz klasik bağnazlığa geçiş yapmış olmasıdır.
Bilimsel bağnazlık, bilginin üretildiği Batı merkezlerinin teorilerini iman gibi benimsemek ve farklı araştırması olanları bilimin yobazlığını yaparak susturmaktır. Bu zihniyetle bilgi üretilmez; üretilen bilginin papağanları yetiştirilmiş olur. Klasik bağnazlıkta ise üretilmiş bilgileri öğrenmeye de ihtiyaç duyulmaz; önemli olan, akademik unvan verilecek kişilerin "bizden" olmasıdır. Türkiye her iki bağnazlığı da birlikte yaşamaktadır. Bilimsel bilgi üretmek, özgür bir üniversite iklimi oluşturulmasına bağlıdır. Yoksa Türkiye'nin kadın akademisyen sayısı ile övünürsünüz! Sayı da önemlidir ama Türkiye'de teknolojik gelişme sağlamak adına bilimsel bilgi üretebilen, kadın-erkek kaç bilim adamı var?
***
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ise "TÜBİTAK eliyle Tech-InvesTR Girişim Sermayesi Destekleme Programı'nı hayata geçirdik. Yerli ve yabancı kaynaklarla oluşturulacak fonlar, teknoloji tabanlı girişimlere yatırım yaparak ticarileşmelerinde kaldıraç rolü oynayacak. Amacımız küreselleşen girişimler oluşturmak." dedi.
İyi güzel de bilimsel bilgi, ancak ana dilde üretilebilir! Çünkü düşünmek ana dilde mümkündür! Türkiye ise yabancı dilde öğretim yapıyor! Küresel olabilmek, önce yerel olmaya bağlıdır. Kendi sorununuzu çözmeden dünyanın sorununu çözemezsiniz.
Hedef, "teknolojiyi sadece kullanan değil, üreten bir ülke olmak" ama bunun için önce üniversiteleri üniversite yapmak gerekiyor!
Varank, başarı örnekleri de veriyor:
"Geçtiğimiz hafta Microsoft, ülkemiz merkezli açık kaynak yazılım şirketi Citus Data'yı satın alacağını ilan etti. Bu talep, ekosistemin başarısı açısından önemli bir gösterge... Bir diğer başarı hikâyesi de dijital oyun sektörünün geçen sene 1 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaşması."
Microsoft'un bir şirketimizi satın alması ülke adına başarı mıdır? Dijital araçları kim üretiyor?
***
"Dünya Melek Yatırım Forumu"nun İstanbul'da toplanması da bir başarı gibi sunuluyor. Forumun Türkiye Başkanı Baybars Altuntaş, "Türkiye, geçen yıl 500 milyon avroyu aşan yatırımla Avrupa'nın 5. büyük melek yatırım pazarı haline geldi." dedi.
"Melek yatırımcı"lar, gerçekten melek gibi oldukları için mi bu adı almış? Türkiye, kendi girişimcisini desteklemiyor, "küresel melek"lerden yatırım kredisi sağlamaya çalışıyor! İşin özü bu! Sonuçta yabancı yatırımcıya hizmet ediliyor!
Bu gündemler bana, Fatih'in topları İstanbul surlarını döverken, içerdeki din adamlarının, meleklerin cinsiyetini tartışmasını hatırlatıyor! Bilimin o kadar uzağındayız ki...