Mektuplar ve Sakarya Kumpası...
"Fethullah'a Selam, Kumpasa Devam" kitabı biteli bir yıl olmuştu. Yıldırma ve engellemelere rağmen Tekin Yayınevi büyük özveri ile geçtiğimiz hafta okuyucu ile buluşturdu. Bir hafta da 2 baskı yaptı. 15 Temmuz gecesi yapılan kumpasları kaleme almaya çalıştım. Takdir edersiniz ki hepsini bir kitaba sığdırmak mümkün değil. Müşahhas örnekleri seçtim ve kitaba koydum. Öte yandan çeşitli cezaevlerinden yağmur gibi yağan el yazılı mektuplardan oluşan, en az 10 süzgeçten geçen 40-50 mektup ile bir de "Kumpas Mektupları" adını verdiğim ve masumiyetlerine inandığım uzman çavuş, genç yüzbaşı, üsteğmen, astsubay ve parası olmadığı için bedel ödemeyen erlerin yazdıklarını derlemeye gayret ettim. Bu derlemeyi de yayınlamaya çoğunluk cesaret edemedi. Ya da kağıt sıkıntısı, ekonomik kriz gibi gerekçe ile ötelediler. Bazıları 8 ay ile 1,5 yıl arasında değişen tarihler verip, savsakladılar. Haksız da sayılmazlar yazarı ile beraber yayıncısı da yargılanacak ne de olsa... Bir adım attık ki gerisi yok. 1962'den bu yana Türk fikir hayatına nefes aldıran, çizgisi ile örnek olan Tekin Yayınları Ayşegül ve Elif Hanımın kararlılığı, Gökay Bey'in titiz çalışmaları ile baskı planına alındı kumpas mektupları. Bir kaç aya kadar basılacak. "Fethullah'a Selam, Kumpasa Devam"da göremediğiniz bariz örnekleri el yazıları ile "Kumpas Mektupları"nda bulabileceksiniz. Ardından "15 Temmuz Yalanları" geliyor ki evlere şenlik. 16-17 Temmuz'da kamyonda çektirdiği fotoğrafı Başbakan'a bile yutturan çarşaflı sahte gazi teyzeden tutun, aile içinde ırz düşmanlığı yaptığından dövülüp burnu kırılan sahtekâr sözde gazi gibi devlet birimlerinin tespit ettiği 400 civarındaki üç kağıtçı, maaş bağlatan kalpazanlar ile o gecenin yalancıları, düzenbazlarını faş ettiğimiz "15 Temmuz Yalanları" da hazırlık aşamasında. Başımıza bir kaza (!) gelmez ise 15 Temmuz'un yıl dönümüne yetiştireceğiz...
Her biri el emeği göz nuru olan mektupları defalarca filtreden geçirerek sıraya soktuğumuzu belirtmiştik. Bu arada darbe girişiminin göbeğinde olan, beyin takımında yer alanlar ile kriptolarından da yüzlerce "algı operasyonu" maksatlı mektupların geldiğinin altını çizmeliyim. Her ne kadar elimizde "Fetömetre" olmasa da yazı stili, hitabet ve diğer unsurlarla "hain"leri ayırt edebiliyoruz. Yaş tahtaya basmaya da hiç niyetimiz yok. En küçük şüphede "tasnif dışı" oluyorlar zaten. Aşırı titizlik yüzünden "tasnif dışı" bırakılanlar masumiyetlerinde ısrarlı ise yazmaya, kendilerini savunmaya elbette devam edebilirler. Peşinen "ön yargılı", "toptancı anlayış"a sahip olmadığımızı belirtmeliyiz. Nitekim bazılarının aileleri ulaşıyor bize... Sakarya Davası küçük örnek. Binbaşı Ali Şahin ile Astsubay Başçavuş Ayhan Çangör'ün eşleri de kitap fuarında bu satırların yazarını buldu. Mahkeme dosyasını, avukatlarının savunmaları ve tanık ifadelerini alıp geldiler. Özlem ve Selda Hanımların duruşlarından "Fetö"cü olmadıkları kanaatine vardım. Dinledim. Günlerce araştırdım. Zira Sakarya'da cidden ünlü Vali (!) Hüseyin Avni Coş ve eski milletvekilinin aile düğününde ilginç soru işaretleri vardı. İpin ucunu yakaladım. Sadece ben değil. Balyoz kumpasında yaklaşık 4 yıl hapis yatıp, birbirinden ilginç 5 ayrı kitap kaleme alan Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel de kumpasın farkına varıp; Odatv'de bir kaç ay evvel "Onları bir an evvel çıkartın bu çuvaldan" başlıklı yazısında çelişkilerle beraber, eski milletvekili ve eski vali üzerinden ipuçlarını okuyucu ile paylaştı...
Ali Şahin Binbaşının dosyası ilginç... Alay Komutanının ateş açın emrine karşı çıkıp "Hadi oradan" diyerek kanunsuz emre itaat etmeyerek askerlerini alıp, arkasını dönerek polislerle beraber yürüyor. Bir nevi darbeci Albaya "vur ulan beni" diye meydan okuyor. Ve bütün bu gerçekler o geceyi yaşayan polislerin ifadelerine yansıyor. Sadece Ali Binbaşı mı? Ayhan Çangör Başçavuş'un da durumu aynı. 12 ile 13 yıl arası ceza verilen bu "Türk Askerleri"nin eşlerinin yaşadıkları dram daha acı... Kumpas ile valilik önünde askerine-polisine saldıran meczupların taciz ve saldırılarına uğramış kızlarımız, kadınlarımız... Gözünü kan bürümüş sapıklar "asker karıları, kızları bizim ganimetimiz, bize verin" diye yüklenmişler lojman kapılarına... Biz onları Sivas'tan, Madımak Oteli önünden tanıyoruz. Din adına sarhoş kafa ile oteli ateşe verdikleri anı unutmadık... Olayın detayını Önsel'in adı geçen yazısından ve ünlü vekil ile valinin yüzlerce tanık önündeki tutumlarından öğrenin.
Ayıptır, yazıktır, dahası günahtır... At izini it izinden ayırmak hiç de zor değildir. Sisler dağılsın, kumpas tüm aydınlığı ile açığa çıksın...