Mehmetçik veya Hz. Muhammed karikatürleri
İstiklâl Marşı’nın kabulünün 89. yıl dönümü dolayısıyla geçtiğimiz Cuma günü camilerde Mehmet Akif Ersoy’un şahsında milli mücadele anlatıldı. İstiklâl Marşı’nın şairi anlatılırken, İstiklâl mücadelesinin başkomutanından tek kelime ile dahi bahsedilmedi! Bunun yerine Çanakkale Savaşı ile ilgili hurafeler tekrarlandı. Bu hurafelere inanmak gerekirse savaşı, Türk subaylarının kısa zaman içinde milli ve dini bilinç vererek yetiştirdiği Mehmetçikler değil de hortlaklar kazandı! Bu yaklaşım, Çanakkale ve İstiklâl Savaşı şehitlerine hakarettir ve kabul edilemez.
***
Çanakkale’de Mehmetçiğin başarısını küçümsemek, Türk Milleti’ni küçümsemek demektir. Bu küçümseme işi İngiliz istihbarat servisinin yöntemidir. Avustralya’da yaşayan Gül Arslan, “Johnny Türkler; Saygıdeğer Düşman” adlı kitabında John Simkin’den naklediyor:
“Hollandalı karikatürist Louis Raemakers Birinci Dünya Savaşı broşürlerinde duygusal motifler tasvir etmesi için görevlendirildi. Savaşın başlamasından hemen sonra İngilizler, Alman Propaganda bürosunun varlığını keşfetti. David Lloyd George, 2 Eylül 1914’te İngiliz Propaganda Bürosu’nu kurdurdu. 1935’e kadar bu büronun bütün faaliyetleri gizli tutuldu.”
İşte bu çerçevede, Ted Colles adlı karikatürist, Çanakkale’deki Mehmetçiği “Abdül” adı verilen bir tipleme ile yansıttı. Ancak savaştan çok sonra Çanakkale’de Mehmetçik ile savaşmış Anzakların anıları yayınlanınca, durum değişti. Avustralyalılar, Türkleri kendilerinden saydıklarını göstermek için bu defa onları “Johnny Türkler” diye adlandırdı. Bu niteleme, günümüzde de kullanılmaktadır.
***
Bilindiği gibi bugün de Hollandalı ve Danimarkalı karikatüristler, Hz. Muhammed’in karikatürlerini çizerek, İslâm dünyasını ve özellikle Türkleri ne kadar küçümsediklerini göstermeye çabalıyor.
İşte Çanakkale’de bilfiil savaşmış Mehmetçiğin ve Türk subayının çabasını görmezden gelerek, başarıyı hortlaklara mal etmek nasıl ki Mehmetçiği Abdül olarak çizenlerle yan yana düşmek anlamına geliyorsa, Çanakkale ve İstiklâl Savaşı’nda Atatürk’ü yok saymak da Hz. Muhammed’i karikatürize ederek küçümsemeye çalışmakla aynıdır.
Aslında bu hezeyanların asıl sebebi, Türk düşmanlığıdır. Fakat, bir hurafe ortaya atıldıktan sonra, milyonlarca insan cahillik sebebiyle bunlara inanabiliyor. Yazık ki çok büyük kitleler, İslâm dinini doğru dürüst bilmiyor. İslâmı, birinci kaynağı olan Kur’an’dan öğrenmek yerine, kulaktan dolma bilgilerle algılıyor. Durum böyle olunca, Çanakkale’de ve İstiklâl Savaşı’ndaki Türk subayının zekâsını, yüreğini ve Mehmetçiğin kahramanlığını hiçe sayan hurafelere rahatlıkla inanabiliyor.
***
Bu ülkenin vatandaşları, kendi milli devletlerinin kuruluşuna temel olan savaşları hurafeye bağlayınca, siyasetin temelini de hurafe olarak görüyor. Akıl hastası ve meczup oldukları bilinen sözde şeyhlere, dervişlere inanarak, onların izinden gidiyor ve kendi ülkesinin aleyhine çalışan robotlara dönüşebiliyor.
Robotlar, tam bir Hıristiyanlaştırma faaliyeti olan dinlerarası diyalog operasyonuna bile hizmet verebiliyor; yaşayan siyasi veya dini liderlerini ikinci peygamber olarak görebiliyor ve onun için şükür namazı dahi kılabiliyor.
İşte bu din dışı algılamaların gelişmesine sebep, Diyanet İşleri’nin halkı aydınlatma görevi yapacak yerde bu hurafelere hizmet eden insanları görevlendirmesidir.
Türkiye’ye yazık oluyor dostlar.