'Medeniyet'in ruhu, Batı ırkçılığı ve sömürgeciliği mi?
Değerli bilim ve fikir adamı Prof. Dr. İskender Öksüz’ün, 29 Aralık 2008 tarihli Star Gazetesi’nde, “Özrümüz Kabahatimizden Büyük” başlıklı bir makalesi yayımlandı. Bu makalede batılının; “Medeniyet-Hak-Adalet- Irkçılık-Savaş-Zafer-Katliam-Etnik temizlik-Ehlileştirme-Sömürü” gibi temel kavramlardan ne anladığı tahlil ediliyor. ‘Medeni’ batılı, “Ermenilerden özür diliyorum” bildirisi iyi bir şey midir? sorusuna, “Şüphesiz iyidir” cevabını veriyor. Gerekçesi de şöyle:
‘Medeni’ batılı diyor ki: Türkler “Suçluluklarını kabul ettikçe ‘medeniyete’ dirençleri kırılacaktır. 1919-1921 Türk-Yunan Savaşı’nda özür diletebilseydik Anadolu felaketi gerçekleşmeyecekti. Kaldı ki güçlü bir Ermenistan, bize Türkiye’den daha sadık bir dost olacaktır. Bu Ermenistan’la Azerbaycan da daha iyi anlaşır. Tıpkı Barzani Kürdistan’ının Irak’tan daha sadık bir dost olduğu gibi. Muhatap devlet ne kadar küçük ve medenî ise o derece iyi dosttur. Meselâ Katar veya Kuveyt’in bize ihaneti mümkün müdür? Küçük Irak, emperyal Osmanlı’dan iyidir. Bölünmüş Irak da birleşik Irak’tan.”
“Özür” kampanyasının zamanlaması da iyi seçilmiş. ‘Medeni’ batılıya göre; “Başkan Obama, soykırımı tanıma sözü vermiştir. 2009’da bu söz tutulacak ve muhtemelen Türkiye’de büyük tepkiye yol açacaktır. Bunun için tek çare, tepkiyi hafifletmek, mümkünse yok etmektir. İşte bu özür kampanyasının asıl yararı Türkiye’yi bu konuda yumuşatmak olacaktır. Kendi suçluluklarını tartışan Türkler bize daha az tavır koyabilir. Bu, Arabistan’ın Lawrence’ının hikmetli ifadesiyle ‘Türklerin askerî gücüne karşı değil, yüreklerine ve kafalarına karşı’bir mücadeledir. Bu kadar yararlı bir hareketi Türkiye’deki assetlerimizle desteklememiz doğaldır.”
Burada hemen itiraz kaydımızı koyalım. Onlar böyle düşünüyor doğru da, bazen “evdeki hesap çarşıya uymuyor.” Ortamı yumuşatalım derken, sanki tersi oluyor. Yeter artık diyen gerçek Türk aydını ayağa kalkıp, katliam ve “soykırım” kimin işi, anlatmaya başladı. Bekleyip göreceğiz, bir yıl süreceği söylenen “Ermenilerden özür” kampanyası sonunda, emperyalistlerin ve hizmetkarlarının durumu ne olacak?
* * *
Bu meselenin bir de öbür yüzü var. Yani batılının yaptığı soykırımlar ve bunların gündeme gelebileceği endişesi. İskender Hoca, buna dair örnekler de veriyor. Mesela; ‘1830 Yerli Tehcir Yasası’nın masaya getirileceğinden söz ediyor. Bu tehcir sırasında yerlilerin önemli bir kısmının öldüğü ve Kızılderililerin bu sürgüne ‘Gözyaşı Yolu’ dediğinden bahsediyor. Üstelik yerliler, isyan etmediği, düşmanla iş birliği yapmadığı, katliama teşebbüs etmediği halde.
Endişeye bir başka örnek, ABD’nin Vietnam (Mai-Lai), Filipinler’de (Samar) askerî hareketlerinin de soykırım kapsamına alınabileceğidir. Fransa’nın Cezayir’deki Setif katliamı (Fransa’ya göre bir günde 25 000, Cezayir Hükümetine göre 45 000 sivilin makineli tüfek ateşiyle öldürüldüğü olay- 1945), Paris’te bir sabah 300 Cezayir asıllının ölü bulunması gibi. Biz buna Fransa’nın ensesinde duran, 1 milyon Raunda’lının katliamını ilave edelim. Ama ‘medeni’ batılının “vicdanı” yine de rahatmış. Diyorlarmış ki; “Endişeler yersizdir. Çünkü medenî ülkeler, böylesi saldırılara karşı kanunların koruması altındadırlar.” Nitekim, bunun bir örneğini ABD’nin Soykırım Sözleşmesini tam 40 yıl (1948-1988) sonra imzalamasında ve koyduğu şu şerhlerde görüyoruz:
“1) ABD’nin taraf olabileceği herhangi bir anlaşmazlık Uluslararası Adalet Divanı’na sunulmadan önce, her vaka için ABD’nin onayı gereklidir.
2) Bu Konvansiyon’da hiçbir şey, ABD’den kendi Anayasası’nın men ettiği bir kanunu çıkarmasını veya başka bir eylem yapmasını gerektirmez. Bu konuda ABD Anayasası’nın yorumunu ABD yapar.
3) Betahsis jenosit maksadı olmayan bir silahlı çatışma sırasında meydana gelen olaylar, soykırım kapsamına girmez.”
Medeniler böyle. Ya biz? Sözleşmeyi ilk imzalayanlardanız. 2005 yılında TCK’ya, Sözleşmeyi de aşan hükümler koyduk.
Son söz, ‘Medeni’ batılının: Kendi aramızda kanuna saygılıyız, fakat ormanda çalışırken, orman kanunlarını uygularız.