Meclis’e dördüncü parti girecek mi?

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Uyanık, “Partimizin tabanı, Saadet Partisi ile ittifaka daha sıcak bakıyor ancak ‘Refahyol’ döneminde verilen başbakanlığa karşılık ittifakın DP çatısı altında olmasını istiyor” dedi.
Hüsamettin Cindoruk’un “Evimiz Türkiye Projesi” de bunu öngörüyordu. Fakat, Refah Partisi, MHP ve IDP ittifakı, bir önceki seçimde en çok oy alan partinin çatısı altında gerçekleşmişti. O zamanki ittifak çalışmalarına katkıda bulunan değerli arkadaşım Yavuz Selim Demirağ da bunu hatırlatıyor ve “İttifakın bir ilke temelinde gerçekleşmesi gerekir” diyor.
Objektif Research Center tarafından yapılan ankette, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi seçmenlerine “Saadet Partisi şemsiyesinde kurulacak bir ittifak yüzde 10 barajını aşar mı?” diye soruluyor. Yüzde 46 “aşar” diye cevap veriyor. Aynı kişiler “Bu ittifaka siz oy verir misiniz?” sorusuna yüzde 78 oranında da “Evet oy veririm” diye cevap veriyor. Zaten, SP, DP, BBP ve TP’nin oy oranı yüzde 10 civarında ama, dört partinin birleşmesi halinde bu oran yüzde 18’lere de çıkabilir.
Tabii, böyle bir ittifaka, tek başlarına hiçbir şansları bulunmayan diğer milli partileri katmak sinerjiyi daha da kuvvetlendirebilir.


Rüşvetin el defteri
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri’deki “rüşvetin el defteri”ni Başbakan Tayyip Erdoğan’a gönderdi. Erdoğan cevaben, “Mektup konusunda, oradaki ifadede belge dediği şey, bir defa ben hukukçu değilim ama hukukçu arkadaşlarımla yaptığım görüşmede onların belgeyle falan alakası yok. Böyle bir belge olmaz. Bir kişi yazı yazmış, bir yerlere bir şeyler kendine göre havale etmiş, ne imza, ne şu, ne bu yok. Buralardan bir şey çıkmayacaktır” dedi.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ise bu tutum üzerine “Başbakan’ın, kendisine gönderilen ‘rüşvetin el defteri’ni önemsizleştirme gayretini ibretle izliyoruz” dedi.
CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu “Sen, neye, kime hizmet ettiği bilinmeyen isimsiz mektuplar ve o postalarla Silivri’de binlerce kişiyi tutarken, eylemin, bu cevabınla çelişmiyor mu?” diye sordu.


Gazetecinin not defteri
Mustafa Balbay, son yazdığı “Düşünüyorum, o halde sanığım” kitabında anlatıyor:

Düşünceye Hazırlık Suçu
“Sanık Z huzura alındı
Çıkmaz sorgusuna devam olundu.

ADİL YARGI:
’Sanık Z,
Not defterine ulaştık
Şimdi gerçeğe ulaşacağız.
Bu notların hangi bölümlerini
Terör örgütünü yönetirken tuttunuz?
Not tutarken kimden talimat aldınız?
Tuttuğunuz notlar kime talimattı?
Not tutmanızı örgüt mü istedi?
Not edilmişse düşünce
Hazırlık yapılıyor demektir.
Düşünce yazıya dönüşünce
Ortaya bir gerçeklik çıkar
Bunda bizim hesabımıza göre
Bir darbe girişimi
Bir halkı isyana teşvik,
Bir kişisel verileri toplama,
Bir de terör örgütü çıkar..”

***


Balbay’dan bir başka şiir:

“Bir lokantada 8-10 kişi yemek yediniz:
Gizli toplantıya katılmak!
İnternet’ten bir dosya indirdiniz:
Gizli belge bulundurmak!
Ortak iletişim ağına katıldınız:
Gizli örgüte üye olmak!”

İşte Tayyip Erdoğan, yargılamanın bu çeşidini onaylıyor, destekliyor ve hatta dünyanın itirazlarını “dengesiz” buluyor, basın özgürlüğünü yok eden bu durumu protesto
eden Avrupa’daki Türk kökenli milletvekillerini tehdit ediyor ama sıra kendi belediye başkanı ile ilgili iddiaya ve bir sanığın tuttuğu “rüşvetin el defteri”ne gelince “belge değil” diyor.

Yazarın Diğer Yazıları